31 Aralık 2017 Pazar

GÜNAYDIN BABA

Mutfağın öbür yanına geçebilmek ve günaydın demek için babamın aramızdaki açık buzdolabı kapağını kapayıp doğrulmasını bekledim. Kapadı.

A a baba!

Smokin giymişti!!! Yine mi günü şaşırdım dedim bir an ama yılbaşı bile olsa kahvaltıda smokin?

Ben öyle aval aval bakarken Sıcak tutuyor da o bakımdan dedi. Gerçekten de Sümerbank'ın kapkalın İngiliz kumaşlarından. (Gerçi buna İngilizlerin kapkalın Sümerbank kumaşı demek daha uygun olurdu ama.)

İki dirhem bir çekirdek, kahvaltısını hazırlamaya koyuldu.



Naomi Klein’ın No Logo’sunu okuyorum. Amerikan solu kimlik politikalarıyla gönül eğlerken atı alanın Atlantik’in öte tarafına geçtiği saldırgan markalaşma olgusunu –çok da iyi- anlatıyor.

Sınırsız bir sömürüyle denizaşırı ülkelerde üç kuruş beş paraya üretilen malları anlamlar yakıştırıp bunlarla bütünleştiren, böylece pazarladığı gerçekte anlam-amaç-kültür olan şirketlerin milyar dolarlık algı işgalini.

Basit ama temel bir ihtiyaçtan, anlam ihtiyacından yaratılmış, sonuçları somut, kendisi gölge oyunu bir panayır. Şişe suyundan telefonuna, parfümünden hamburgerine, kahve, ayakkabı, giyim, ev eşyasına (ve hatta Klein’ın kitabın 10. yıl baskısının önsözüne eklediği gibi politikacılarına), gündelik hayatta elimizden geçen hiçbir nesnenin kendisinden ibaret olmadığı, alengirli, düşsel anlamlar yüklendiği, bunların fiyat etiketine yansımalarıyla hiyerarşiler yaratılan bir kurgusal alem.

Nesnelere birbiriyle yarışan anlamlar yüklene dursun, babam paralel Robinson hayatıyla öteden beri bunun tersini yaptı. Nesne onun için nesneden ibaretti.


Şimdiyse bir adım daha atıyor, nesneyi hammaddesine indirgiyor, kışın ısınmak bilmeyen teras katında gereksindiği sıcağı Sümerbank’ın pek tutan kumaşında buluyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder