8 Mart 2012 Perşembe

ÇARŞI PAZAR


Binaların kalıcılığı arasına serpişen günlük, haftalık
pazarların uçucu cümbüşü şehrin en sevimli yanlarından. Sabahın 8’i dedi mi tezgahlara ayrılmış trafiğe kapalı yollar, Grand Parade, Green Market gibi meydanlarla kaldırım kenarlarında faaliyet başlıyor. Leğenler dolusu buza yatırılan meşrubat, meyve, bizdeki “her şey satıcıları”nınkilerle aynı ıvır zıvır satışa çıkıyor. Kaldırımlar siyahların. Meydanlarda beyazların da tezgahları var. Onlar genellikle eski kitap, eşya, yarı değerli taş vb. satarken Afrika’nın dört bucağından figürler, masklar, iptidai müzik aletleri, cembe, takı tezgahlarının başındakiler binbir etnik kökenli siyahlar.

Haftalık pazarların en ünlüsü, atölyeleriyle sanatçıların, bohem takımının tercihi, gece oldu mu kıyı köşesinde egemenliği devralan çetelerin cirit atmaya başladığı Woodstock semtinde, faaliyeti son bulmuş fabrika The Old Biscuit Mill içi ve bahçesinde cumartesi günleri kurulanı.



Satıcıları değilse de müşterisi silme beyaz bu pazarın. Organik ürünleri meşhur. Kapalı alanına upuzun masalar kurulmuş. Kahvaltınızı şarküteri, krep, tatlı tezgahlarından devşirdiklerinizle bankların bir köşesine ilişip sağınız solunuzdakilerle sohbet eşliğinde edebiliyorsunuz. Bu sırada canlı Güney Afrika cazı yapacak grup da hazırlıklarına başlıyor. Okyanus yemişleri, mantarlar, nice yiyecek önünden geçip çıktığınız açık alanda, kalın plastik geçirilerek oturulacak yer haline getirilmiş saman balyalarıyla şemsiye altlarında soluklanma köşeleri oluşturulmuş. Eski fabrika da tasarım ürünleri, kalburüstü hediyelik, giyim ve sanat galerilerinin.

Erkenden orada olmak gerekiyor. Bunu bilen bilir, öğleye kalmadan malların en iyisi bitermiş.



Aynı gün, City Bowl’da Hope Street’te de kilise gibi bir yapının alt katında sokağa taşmadan efendi efendi olup biten bir yiyecek pazarı kuruluyor. Meksika’dan Çin’e çeşitli egzotik yiyecek var ama Woodstock’takinin eline su dökemez.



*

Havaalanından dışarı çıkar çıkmaz havaya burun kesilmiştim.

Hafızama her şeyden önce imza-kokusuyla kazınmış üç şehirden ikisi bu kıtadaydı. Cape Town’un da onlara katılıp katılmayacağını anlamak için.

Ama hayır, şehrin kendine özgü, sarıp sarmalandığı baskın bir kokusu yok.


(Arkası yarın)

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder