23 Mayıs 2020 Cumartesi

HA ŞÖYLE!


Küf kedisi bazen görünmese de buralarda dolanıyor. Ufak tefek, sessiz sakin, kendi kendine. Komşunun boş evinin bir yerlerinde, karşı terastaki küflü tahtında, benim köşede. (https://aksi-seda.blogspot.com/2020/04/kuflu-kedi.html) Etrafta tırmanacak ağaç, tehlikeye tepeden bakış sunan sundurma çatıları var, saklanıvereceği bol kıyı bucak.



Onu sempatiyle izlerken içimde bir değişim sezdim.

Sözüm ona doğaya hakim bir ırkın canhıraş bir hayatta kalma mücadelesinden uzak, korunaklı, rahat bir üyesi olarak iliklerimize işlemiş “doğal” bir üstünlük hissiyle tepeden bakmadığımı. Bu gün be gün başının çaresine bakan kediyi onunla hemzemin duyumsadığımı.

Hayat nezdinde ha sen ha ben.

Öldürülmemek, ölmemek için her an tetikte olmak, yiyeceğini taştan (çöpten, börtü böcekten) çıkarmak zorunda olan bu küçük sokak kedisi hayatta kalma becerisiyle beni fersah fersah geride bırakacağı için şu şaşkın tedirginlik döneminde bizden ileri olmalı ama bu farklar bir yana, eşitiz işte.



Biz insanların karşısına dikilen görkemli tehditler değil artık. Gözün hazmedemeyeceği büyüklüklerden geçip bugünlere geldik. Çemberin karşı ucuna. Gözün göremeyeceklerinin topu ağzındayız şimdi. 24 saat boyunca iç dış parazitlerle cebelleşen sana dalaşmayan bir virüsün insafına kalmış! Aynı dili konuşsak ön patilerini karnına vura vura gülerdin halimize.

Seni tepeden gören bir insan değil, kendiyle bir hisseden bir diğer mahluk olarak algılamada kibrin söndüğü sağaltıcı bir haddini hatırlama var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder