Geceden geliyor, karşı terasın köşesinde bir
yükselti üzerinde, yıkılmış bir imparatorluğun tahtı gibi mağrur ve çökkün
duruşlu küflü koltuğa kuruluyordu. Tozlu gri yamalı kirli beyaz kürküyle küf
lekeleri onun üzerinde devam eder gibi kusursuz bir kamuflaj içinde.
Uzun süre görünmedi. Ölüp gittiğini
düşünüyordum ki bir iki gün önce perdeyi açtığımda tahtında gördüm. Uyuyordu.
Kim bilir nasıl kokan koltuğun hassas kedi
burnuna gelişini hayal etmeye çalıştım. Ama herhalde hoşlanmasa bile yakınmıyor,
neydik ne olduk ya da ben buralara düşecek kedi miydim, ah! etmiyordu. Köpeklerden,
başka kedilerden, benimkiler dışında gözlerden uzak bir köşe bulmuş. Yiyecekten
sonra bir kedi yaşamında en önemli şeyi; görece güvenlik. Rahat olmalıydı.
Balkona çıktığımda gözü bende oluyor. İnsan bu,
ne olur ne olmaz. Konuşuyorum onunla. Ondan yana sessiz bir anlaşma kurulmuş
olmalı ki bu sabah her zamanki gibi oturduğu yerde değil, ana karnındaki gibi
kıvrılmış uyur buldum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder