Sabahın körpesiydi, çıktım. Işıl ışıl bir gün,
gözlerimi kırpıştırıp tazeliğini içime çektim. Haydi, dedim ayaklarıma.
Dolaştırılmaya hasret köpekler gibi atıldılar.
Baharın alabildiğine körüklediği bitki örtüsü
insan eli değmeden alıp yürümüş (benim ıssız ada saçlarıma dönmüş), insan
elinden çıkma şeyleri sarmakta ve ne kadar güzel bu gür, rengarenk, vahşi hali.
Usul usul ısınan havanın yoğunlaştırdığı, sabah çiği hâlâ tüten bir de koku şenliği.
Sonra insan sessizliğiyle iyice belirginleşen
kuş sesleri.
Gelen geçen araba bile henüz tek tük, bahar
sarhoşu yürürken arkamda birden beliren sık nefes sesleriyle başımı çevirdim ki
siyah bir burun bacağımı dürttü. Yiyecek bir şeylerin varsa makbule geçer de
der gibi koklayarak etrafımı dolandı. Ah keşke, dedim. Olsun madem dercesine
kuyruğunu dikti, önüme düştü. Kedilere sataşa, zincirli türdeşlerini kızdıra
önüm sıra giden ahbabım ile 3 km’lik orta turumu tamamladım.
Bahar sabahını iliklerime çekmiş, kapıyı
minnetle arkamdan kapadım.
Artık kapanabilirim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder