İnsanın yaşadığı çıplak olgu/olan değil, bunun
yorumu. Anlatı. Cevaplarımız farklı. Çünkü anlatılarımız farklı. Sarı yeşille
birleştiğinde nasıl başka, maviyle birleştiğinde başka, siyahla ise bambaşka
oluyorsa olgunun etkisi de şu yorumda öyle, bu anlatıda böyle oluyor.
Anlatı etkiye açık. Daha da ötesi,
gerçeklik/geçerlik hissi yankılanma, kendini çoğaltma peşinde. Herkes gibi
olmak, çoğunluğun/ait olunan kesimin, topluluğun çerçevesinde kalmak içimizdeki
sürü hayvanına güven veriyor. Yatıştırıyor.
Kaygı, korku söz konusuysa kolektif endişe
boğuculaşabiliyor. Baskın. Kabul gören anlatıyı sorgulamaya, dışına çıkıp bir
de oralardan bakmaya engel.
Evlerimizin içinde ne kadar içimize
kapanıyorsak fikrimizde, hissimizde o kadar ezici bir kalabalık içindeyiz.
Dışarısı sessizleştikçe kafamızın içindeki gürültü, uğultu o kadar artıyor
sanki.
Bu anlatının karşısında her millet, kültürden
bize bir şey olmazcılar, üretken komplo teoricileri, hayatları çoktan, ezelden
beri virüsün sıra bulup da nasiplenemeyeceği kadar altüst, sefil olanlar var.
(Bazen korona krizinin bir üst-orta dünya statüko mücadelesi olduğunu
düşünüyorum.)
Tek insanın solo endişesinin alacalı bir
zeminde siyah bir nokta olarak kalması mı daha idare edilir şey, yoksa o siyah
beneğin aşağı yukarı aynı biçimde beraberce oluşturulan siyah zemine düşmesi
mi?
Korkumda yalnız olmadığım hissi, endişe, korku salan hakim anlatıda avutucu mu, volüm mü yükseltici?
(Orhan Pamuk’un bu çelişkiye
ve tarihteki vebalara değinen iyi bir yazısı:
“1665 Londra salgınında günlük toplam ölüm sayılarını ilan ediyorlardı ama
okuma yazma bilmez çoğunluk gazete, radyo, televizyon ve internetsiz bir
dünyada tehlikenin yerini, boyutunu ve verebileceği acıyı ancak hayal ederek çıkarıyordu. Bu
hayaller herkesin korkusuna kişisel bir ses, yerel, dini, efsanevi bir şiir
veriyordu.
Bugünkü
güçlü korkumuz ise hayal gücüne ve kişiselliğe yer bırakmıyor ve kırılgan
hayatlarımızı ve insanlığımızı şaşırtıcı bir şekilde birbirine benzetiyor. Öte yandan korku hem ölüm fikri gibi bize kendimizi yalnız hissettiriyor,
hem de herkesin aynı endişelerle yaşadığını gördükçe yalnızlığımızdan
çıkıyoruz.”
(Farklı bir
yaklaşım için de:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder