Mavilik. Geceden önce son rengin anı.
Sualtında da derinleştikçe azalan renklerin en
sona kalanı. Karanlığa bir adım kala.
Ortaçağ’da ruh
çöküntüsü için mavi iblisler bastı derlermiş. Müzikteki blues bunun, blue
devils’in kısaltması olmuş.
Dikkatin dağılacağı yer olmayınca insan
kendisiyle baş başa, yüz yüze kalıyor. Aldığın ve yol açtığın yara bere, asılı
kalmış meseleler, ukde, sevgi ve özlem.. dalga dalga sahiline vuruyor.
Dur, derin bir soluk al.
Zaten yük altındasın. En yapılmayacak şey
kendine sırt çevirmek, karşına almak, diş bilemek, yargılayıcı olmak, yerden yere çalmak,
tahammülsüzlük..
Yargıç değil, duru bir ayna ol. Kendini kendine
yansıt. Gör ve göster, ne işe yaramış, iyiliğe, güzelliğe, gönül hoşluğuna
hizmet etmiş, ne incitmiş, hantal kalmış. Nerede keskin bakışlı, nerede
köstebek kadar kör olmuşun. Nerede pişmiş, nerede çiğ kalmışın.
İyilik, güzellik, doğruluk, bencillik, hepsi
geniş birer yelpaze. İlişkileri dinamik.
Yargılamak dondurmak. Yargıladığın hiçbir şeyi
anlayamazsın. Uzaklaşır, yabancılaşır, kopar, en iyi ihtimal, dişlerini sıkarak
katlanırsın.
Gör, duy, anla.
Onaylamak değil, aynalayarak bir ol kendinle.
Mavi geçtiğinde derinliği kalsın.
ÇİT ÜZERİNDE
Gel
dedim kendime,
otur yanıma
Pek
anlamı yoktu ama
küçük bir
güven işaretiydi işte,
tuttum
kendi elimden
ve
birlikte oturdum çitte
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder