23 Nisan 2020 Perşembe

ÇİT


Korona çalkantısı orada, gri, bulanık, macunsu. Etrafıma çektiğim genişçe çitin hemen dibinde.

Çitin bu yanında işime bakıyorum. Marguerite Duras 1969’da, kapansın demiş, bütün üniversiteler, okullar, her şey. Böylece içe dönmeyi kast ederek; insan yalnızlığında değişmezse hiçbir şey değişmez. (https://www.youtube.com/watch?v=KBum9zj-9p8)

Evet.

Suratlarımıza, ruhumuza geçirdiğimiz maskelerin, kendimize biçtiğimiz kişiliklerin kurumuş kil gibi üzerimizden pıtır pıtır döküldüğü bir geçiş bu.

Kendi görünmez, işleri devasa bir şeyin kalburunda kibir, hırs, tamahkarlık, üstünlük yanılsaması, oldu bitticilik, niteliksizlik ufalanıyor.

İnsanın kendi içine çekilmesiyle de kalbur aynalaşıyor.

Korona benim/insan için bir inisiyasyon olabilir. Bir ucundan başka bir şeye dönüşerek çıkılacak bir geçiş.

Ya insan-lık için?

Bu insanlığın karşılaştığı ne ilk ne en büyük veba. Ama arşa varmış kibrinin aldığı herhalde en şiddetli darbe.

Tevazu mu çıkacak sonundan, yoksa (çok daha muhtemel görünen) bunu da yendik, bizden ulusu yok! diyerek büyüklenmeye kaldığı yerden devam mı edeceğiz?

Yetmedi mi, zincirleme yıkımlarıyla iklim krizinin mi kökümüze kibrit suyu dökmesini bekleyeceğiz?

Çitin öbür yanındaki macunsu, külrengi mevcudiyet, sorularını sordura dursun, bu yanda insana şimdilik yasak baharla dolan balkonumda kendi sap-samanımın başında oturuyorum.

Bunu kaygıdan korkuya, oradan kanıksama ve sıkıntıya geçen bildik bir alışma süreci değil, paha biçilmez bir geçiş dönemi, inisiyasyon olarak al. İnsan-lık fırsatı kaçıracak olsa da sen kaçırma.

Duras’ya katılıyorum. Kendine kör-sağır kalmazsan törpülenmede bir başına kalmak gibisi yok.

*




Şehir çocuğu öğreniyor:
Bitişik komşum çam imiş meğer köşe bucağı anlaşılmaz bir sarı toza bulayan 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder