20 Kasım 2017 Pazartesi

KEDİLER VE İNSANLAR

Kaplarını doldurduk, döşekli meyve sandıklarını bir kuytuya yerleştirdik, minderi kendi tüyleriyle kaplı bahçe koltuğunu da onlara bıraktık, kafalarını okşayıp evden ve kedilerden ayrıldık.



Sabaha karşı zihin gözüm onlara kaydı. Sarmaş dolaş yatan ufaklıklar, belki gece seferinden daha dönmemiş anne, açık renk postunda karanlıkta bir uzaylınınkiler gibi iyice koyularak öne çıkan gözleriyle gözdem Oğlan.. Duyguları olduğuna göre kedi yüreklerinden geçenleri hayal etmeye çalıştım.

Ardından, başlarına gelebilecekleri.

Güçlü bir rüzgar plastik koltuğu devirirdi, o vakit yerden yüksek bir tünekleri kalmazdı sözgelimi.

Buradan bir kaydırak gibi kaymaya başladım, kediler, insanlar; alemler arasında gidip gelmeye.

Gelip geçen türdeşlerinden yardım isteseler, devrilen koltuğu o çeviklikleri ve pati birliğiyle düzeltebilirlerdi. Fiziksel olarak yapılabilir, kavramsal olarak ise sorun ve çözüm tasavvurunun gerektirdiği akılsal boyut ile imkansız.

Hadi diyelim bu değişikliğin –devrilen koltuk- bir sorun olduğunu, hatta çözümünün bulunabileceğini anladılar, Dünyanın bütün kedileri birleşiniz! çağrısına kaçı uyardı? Cevval sokak kedileri, sahiplerini hizmetkar kılan cins kediler, fare ile beslenenlerle vitamin takviyesi alan, dişleri düzenli bakımdan geçenler..

Aklın bir –ya da birkaç- üst basamağından, insanlığın cebelleştiği irili ufaklı sorunlar da devrildiği gibi kalacak o plastik koltuğun dengi olarak görünmez miydi? Fiziksel olarak çözümlenebilir, kavramsal olarak ise o boyutta kalındıkça imkansız.

Edwin Abbott 1800’lerin sonlarında yazdığı kitabında (Flatland -Düz Diyar) sakinlerinin iki boyutlu geometrik biçimler olduğu dümdüz bir alemi anlatıyor. Günlerden birinde bir geometrik biçime oradan gelenlerce üçüncü bir boyut keşfettiriliyor. Kahramanımız neden sonra ikna olup türdeşlerini de bildiklerinin ötesi olduğuna ikna etmeye çalışırken başına gelmedik kalmıyor –ama kendisi dördüncü bir boyutun kapısını da aralamış oluyor.

*
Eşiklerde kokumuzu almaya çalışıyorlar mıdır hâlâ?


Her sabah yukarıdan inerek karınlarını doyuran, bazen de hepsini kovalayan kaprisli tanrıların nereye gittiğini sormazlar tabii herhalde ama demin vardı-şimdi yok karşıtlığı kafalarını karıştırmaya, bozulan düzenleri rahatsızlık vermeye devam ediyordur. Bir de koltuk devrilecekmiş, çok mu?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder