5 Haziran 2016 Pazar

DÜNYANIN EN GÜZEL KİTAPEVLERİNDEN: LIVRARIA LELLO

Fazla kalabalıklaşmadan görmeye niyetlendiğim Livraria Lello’ya yine de biraz geç kalmışım. Dünyanın en güzel kitapevlerinden biri olarak tanınalı ilgi o kadar büyümüş ki turist akınlarının önünü biraz almak için bilet kesmeye başlamışlar –ama kitap alırsanız bilet parasını düşüyorlar.

Tadilatta olan cephesi perde arkasında; başlı başına görülmeye değer tasarımının şöyle bir dışından seyrine varıp onunla hazırlanarak giremiyorsunuz içeri.



Lello, 19. yüzyıl sonları Porto’nun önde gelen aydınları arasında sayılan Lello biraderlerden başlayıp tasarımı gerçekleştiren mühendis Esteves'e, 52 yıllık kitap satıcısı Domingo beye, burayı bir buluşma noktası etmiş yazarlar, aydınlar, sanatçıların kitap aşkıyla ortaya çıkmış. Neo gotik mimarisi, bezemeleri okuma-yazma ve ona yüklenen anlamlardan esinlenmiş, cesaretlenmiş (o merdiven!). J.K.Rowling, bir yandan İngilizce öğretmenliği yaparak Harry Potter’ı Portekiz’de yazarken bir rivayete göre Lello Kitapevinden ilham almış.


Ama ellerinde telefonları, kameralarıyla girip çıkan benim gibilerin kesintisiz kalabalığında durup atmosfere sarınarak şöyle sakince kitap karıştırmak bile zor iş. Girişte elinize verilen broşürde buranın kitaba adandığı hatırlatılarak olabildiğince saygılı foto çekilmesi, selfie çubuklarının kullanılmamaya “çalışılması” rica ediliyor. Ortam, demlenmişliği insanı ne kadar derinleşmeye çekiyorsa vızır vızır hareket o kadar yüzeyde, diken üzerinde tutuyor.



Burada çalışmak da Majestic Café’deki kadar zorlayıcı olmalı. Oysa kıdemli satıcı Domingo bey (kitapevi kadar ağırbaşlı ama candan hayal ettiğim sesiyle) örnek bir kitapçıyı şöyle tarif etmiş:



Tüm mevcudu yazarlar, başlıklar ve yayın yıllarıyla ezbere bilmeli.

Nadide baskıları teşhis edebilmeli.

Her müşteriye ilgili ve nazik davranmalı.

En iyi müşterilerinden gelecek malumata kulağı açık olmalı; bu şahıslar sipariş edilecek kitaplara ilişkin önemli bilgiye sahiptir ve tavsiyelerde bulunurlar.

Ah ah!


(Vitraydaki Latince düstur: Decus in labore, işin saygınlığındır)

Genç satıcılar yine de sabırlı ve kibar. Ortalıktaki kitaplar ise harcıalem ama asıl hazineler, kimi Lello kadar, hatta daha da eski, az bulunanlarla ilk baskılar, rafların üzerindeki camlı dolaplarda maymun iştahlı güruhların hoyrat ellerinden, flaşları, değer bilmezliklerinden korunmuş.

Zamanın değişmesiyle güzelliği varlık nedeninin önüne geçip onu boğmuş bir yer Lello.

Şimdiki turist akını da bunu canlandırmıyor, başka bir şeye dokunuyor.

Şöyle sıkı, yoğun, dişe gelir bir şeylerin mayalayıcılığına duyulan özleme?

Yavanlığın ötesine?

Kıvamlanmaya?

Kim bilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder