24 Şubat 2016 Çarşamba

KULAĞIMA KÜPE

Taktığımdan hoşlanmış, doğum gününe benden kendine bir küpe al, dedi babam.

Girdiğim dükkanda taşlı, işli, formu kendi içinde başlayıp bitenlerin önünden hızla geçtim. Rafların ucunda, ufak bir köşedekiler önünde durdum.

Bunlar elişi, Anadolu Medeniyetlerinden esinlenme dedi sahibe.

Evet, o da kil tabletler dolusu hikaye demek ama asıl.. Birkaç çift arasından biri mıknatıs gibi çekti. Açıklamasının sonradan geldiği, bazen de hiç gelmediği o dolaysız çekimlerden.

Bu! dedim, aldım, taktım, çıktım.



İnsanın dilin, kelimelerin ötesine geçen doğrudan, etraflı, derinlemesine algısına kulakta en yakını müzikse gözde de soyut anlatım. Al, bakışının, hissedişinin zaman içinde değişen, farklılaşan, dönüşen, öncekilerle bazen taban tabana zıtlaşan içeriğini yansıt yansıtabildiğine. Dün kışı senin için dile getiren bugün sıcacığın anlatımı olsun. Bugün çatışmanın resmi gibi gördüğün nasıl dün mesela fırtınalı bir bütünleyiciliğin tasviri idiyse.

Kulağımdaki hissini, tam kıvamındaki ağırlığını, taşımayı da sevdim. Vitrinlerde, kaldırımlara park etmiş arabaların camlarında yansımasına gülümseyerek yürüdüm.

Yüzeyinde gezinen parmaklarımın ucunda babamla ilişkimizin evrimi açıldı, dalgalanma ile kıvrımlanma arası iniş çıkışlarına serildi.

Büyük bir arkadaşlıkla başlayan (babamın kızıydım) ilişkinin mesafelenişi, çalkantılar, tepkisellik, itiş, ılık bir barıştan geçip anlayarak tanımaya, birbirini olmaya bırakmaya, derinleşen bir karşılıklı hoşnutluğa vardığı bugüne gelişi.

Yeniden akabilen saf sevgiye.


Kulağa iyi bir küpe, evet.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder