8 Şubat 2016 Pazartesi

HERKES DÜŞLEMEKTE

Elimdeki çeviriden:

Herkes düşlemekte. Herkesin düşü kendi gerçeklik algısına dayanıyor. Bu bireysel düş içinde birçok karakter –aile bireyleri, arkadaşlar, sevgililer- ve bunların her birimize göre kendine özgü özellikleri var. Bizde duygusal bir etki oluşturuyorlar, biz de her birine farklı bir şekilde tepki veriyoruz. Fakat onları nasıl algılamayı diliyorsak o şekilde tepki veriyoruz, tepkimiz kendileri nasıl ise ona değil. Kendi filmimizde kurgulaştırılmış karakterler olmaları dışında kim olduklarını nasıl bilebiliriz? Hayat, film, düş; tüm bunların yapım ve yönetimi düşçü tarafından gerçekleştiriliyor. Sevdiğiniz bir arkadaşınızın filmine girin bakın. Kendi filminizde de yer alan birçok karakter göreceksiniz ama farklı görünecek, farklı da bir duygusal tepki yaratacaklar. Diyalog başka olacak ve önemli dramatik sahneler de beklediğiniz gibi gelişmeyecek. Babanızın filmine girin, kız kardeşinizin, eşinizin; her birinde değişik bir öykü bulacaksınız. Onların filminde canlandırdığınız karakter istediğiniz gibi cana yakın ya da sandığınız gibi sönük olmayabilecek. Rolünüzün öykü akışında çok önemli olmadığını ya da tersine, abartılı bir önem atfedildiğini göreceksiniz. Başka bir deyişle, etrafınızdakilerin düşlerinde kendinizi tanıyamayabileceksiniz.

Herkes yaşamını benzersiz bir biçimde düşler. Başkalarının düşlerinin tıpkı kendimizinki gibi olduğunu varsayarız ama değildir. Önemli olan, gerçekliği yorumlama biçimlerini onaylamasak bile başkalarının düşleme biçimine saygı göstermektir. Başka birini yaşamı bizim gördüğümüz gibi görmeye zorlayamayız. Bütün yorumların aynı olmasını bekleyemezdik, bunu dilememeliyiz de. Her sabah yastıkta başımızı çevirip sevdiğimiz kişiyi ilk kez görür gibi görme şansımız var. Tıpkı varsayımların, önyargıların ötesinde algılanmak istediğimiz gibi, başkalarının da eşsiz niteliklerini bizi yeni baştan etkilemeye bırakabiliriz… hiçbir şey beklemeden ve onları oldukları gibi kabul ederek.


Karşılaştığım herkes, kendini düşleme biçimine bağlı olarak beni farklı bir şekilde görür. Başkalarının bana ilişkin görüşleri kim olduğumla pek az ilgilidir. Onlarınki gibi benim hakikatim de tanımlanması olanaksız bir şeydir. Küçük bir çocukken ağabeyimin cenaze töreni gösterisini izler, kendilerinden beklenen rolleri canlandıranları dinlerken tüm o konuşmaların, tavırların mükemmel hakikatlerini sakladığını fark etmiştim. Başka birine ilişkin imgemiz genelde bir bakışta oluşur ve nadiren değişir. Aynını kendimizle de yapar, kendimizi bir yere oturtur, sonra da buna uygun yaşamak için çabalarız. Her gün, maskeli baloya gider gibi giyinir kuşanır, kurusıkı atışımızı boynumuza dolar, inançlarımızı kolumuza takarız. Rol yaptığımızı gördüğümüzde değişebiliriz. Sözlerin altında olup biteni görmeye başlayabilir, kendimizi otomatik tepkilerden kurtararak hakiki bir biçimde karşılık verebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder