5 Ocak 2011 Çarşamba

YERBEZİ

Hiç de öyle değil, bana ayrı bir renk katar, dedim reklamı seyrederken. “Kış aylarını çekilmez kılan grip ve soğuk algınlığına” karşı bir ilacı göklere çıkarıyordu.

12 saat geçmedi, arkadaşlarımın sapkınca bulduğu bu rengin nasıl katıldığını olanca yoğunluğuyla hatırladım.

Kafam, sapının üstünde dik tutulmaya çalışılan iri, olgun bir balkabağıydı. Boş ama ağır, çok ağır. Uzun süre meydan okuyamıyordu yerçekimine. Oradan oraya iki adım atıp zehirli uykuya kaldığı yerden yuvarlanıyordum.

Gerisi ya dipsiz bir hiçlik ya da kocaman bir oda duvarını boydan boya kaplayacak görsel-işitsel-dokunsal bir kolaj. Topuğa yapışmış sakız gibi nereye gidilse peşten gelen parçaların dayanılmaz tekrarlı nakaratını oluşturduğu bir tuhaf iş. Gençliğimden kalma bir şarkı olmadık aralardan çıkmasıyla eziyet ediyor. Ona bir cümle parçası eşlik ediyor, hep aynı. Aptal beton bir yapıya sonradan geçirilmiş çelik, şık tırabzan imgesi guguk kuşu gibi belirli aralarla yamalı bohçaya katılıyor (biraz odaklayınca bu şık, çelik konstrüksiyonun, sağlığın kafamdaki imgesi olduğunu anladım).

İmge-ses karışımına dönüşmüş düşünce parçalarının oluşturduğu zıvanadan çıkmış bir akış.

Çokluk takınaklı tekrarlara dayalı bu kafaiçi kolajı soğuk algınlığının asıl yorucu yanı. Herhangi bir şeyi çekilmez kıldığı yok (vaktim var, hasta olabilirim) ama eskisi kadar renk kattığı da.

İştah yerinde uyanmak daha hoş, varsın o kadar da renkli olmasın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder