Başlangıçta klimanın dışarıdaki tahliye hortumu vardı.
Maruz kaldığı onca güneşle iyice kavlamış, delinmiş, suyu
olmadık yerlerden akıtıyordu. Şehre inerken, bir boru al da, dedi babam: 1
metre olsun. Bol tutup bir buçuk metrelik, güneş yüzü görmemiş bir hortumla
döndüm.
Hemen girişti. Bu alemdeki 94 yılının zerrece
gevşetmediği aculluğuyla çekmeceler çekildi, şakır şukur karıştırılıp çakılar,
makas, kıvrım kıvrım tel çıkarıldı. Yukarı çıktı, indi, verandadan cart cart,
yırtılan bez sesleri geldi. Tekrar çıktı. Aşağıda, deşilmiş öylece duran
çekmecelerin yanında çalışmaya devam ettim. (Açtığı şeyleri aklına gelirse
kapar babam: Kapılar, kapaklar, musluklar, pervane, ışıklar.. Tüm enerjisi,
ilgisi başlamaya odaklanmış gibi. Noktalamaya bir şey kalmamış.)
Paçavra kırpıntıları, hortum parçaları arasından yukarı
çıktığımda tahliye borusu boynunda bir yumruyla sarkıyordu. Parmaklarını hızara
kaptırmış iki elden geri kalanla yapılmış, bağlanmış görünen biçimsiz bir
sargı. O kadar kalındı ki, sızdırdığı su, hortumun ucunu daldırdığımız bidonun
ağzından uzaklara akıyordu. Yerde, boru sadece delikken birikenden daha fazla
su olmuştu.
Olmadı, dedi babam.
Öğleden sonra esintisini en iyi alan ara katta açıp
kitabımı okumaya başladım –tamir atakları sırasında ayak altında olmamam
gerektiğini bilecek kadar uzun süredir evladıyım.
Babam önümden geçerek inip çıkmaya devam etti.
Kitabın kavramsal sanat bölümünü bitirip kalktım. Borunun
yanından geçerken bir an illüstrasyonlara bakmaya devam ettiğim duygusuna
kapıldım. Sargı çözülmüş, hortum şimdi orta yerinde ufak bir alüminyum huniyle
uzanmaktaydı.
Bir süre ve yeni su birikintilerinden sonra, “Eğip
bükünce başka yerlerinden de yarıldı,” dedi. “Sorun şu ki, getirdiğin parçayı
kesmiş bulundum.” Uzaklaşıp bir sandalyeye çöktüm.
O çökmedi. İniş çıkışına terası da eklerken ortalığı mis gibi bir şampuan kokusu sardı. Orada bulduğu
ince, mavi hortumdan kestiği parçalar huninin yerini aldı. Saydamca beyaz
hortum, ara ara içine (şampuan marifetiyle kayganlaştırılarak) sokulmuş mavi parçalarla türdeşini yutarken hazımsızlığa
uğramış bir yılana benziyordu artık.
Doğrulmanın vakti. Dağ başına gelen tek klima servisini
aradım. Bizim markaya bakmıyorlarmış.
Babam, ben ve çeşitli yerlerinde fiyonklarla tahliye
borusu, yanındaki paspas-kırmızı kova ile ustanın haftaya gelişini bekliyoruz
şimdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder