16 Ağustos 2015 Pazar

KÜÇÜK BİR TAMİRAT HİKAYESİ

Başlangıçta klimanın dışarıdaki tahliye hortumu vardı.

Maruz kaldığı onca güneşle iyice kavlamış, delinmiş, suyu olmadık yerlerden akıtıyordu. Şehre inerken, bir boru al da, dedi babam: 1 metre olsun. Bol tutup bir buçuk metrelik, güneş yüzü görmemiş bir hortumla döndüm.

Hemen girişti. Bu alemdeki 94 yılının zerrece gevşetmediği aculluğuyla çekmeceler çekildi, şakır şukur karıştırılıp çakılar, makas, kıvrım kıvrım tel çıkarıldı. Yukarı çıktı, indi, verandadan cart cart, yırtılan bez sesleri geldi. Tekrar çıktı. Aşağıda, deşilmiş öylece duran çekmecelerin yanında çalışmaya devam ettim. (Açtığı şeyleri aklına gelirse kapar babam: Kapılar, kapaklar, musluklar, pervane, ışıklar.. Tüm enerjisi, ilgisi başlamaya odaklanmış gibi. Noktalamaya bir şey kalmamış.)

Paçavra kırpıntıları, hortum parçaları arasından yukarı çıktığımda tahliye borusu boynunda bir yumruyla sarkıyordu. Parmaklarını hızara kaptırmış iki elden geri kalanla yapılmış, bağlanmış görünen biçimsiz bir sargı. O kadar kalındı ki, sızdırdığı su, hortumun ucunu daldırdığımız bidonun ağzından uzaklara akıyordu. Yerde, boru sadece delikken birikenden daha fazla su olmuştu.

Olmadı, dedi babam.

Öğleden sonra esintisini en iyi alan ara katta açıp kitabımı okumaya başladım –tamir atakları sırasında ayak altında olmamam gerektiğini bilecek kadar uzun süredir evladıyım.

Babam önümden geçerek inip çıkmaya devam etti.

Kitabın kavramsal sanat bölümünü bitirip kalktım. Borunun yanından geçerken bir an illüstrasyonlara bakmaya devam ettiğim duygusuna kapıldım. Sargı çözülmüş, hortum şimdi orta yerinde ufak bir alüminyum huniyle uzanmaktaydı.

Bir süre ve yeni su birikintilerinden sonra, “Eğip bükünce başka yerlerinden de yarıldı,” dedi. “Sorun şu ki, getirdiğin parçayı kesmiş bulundum.” Uzaklaşıp bir sandalyeye çöktüm.

O çökmedi. İniş çıkışına terası da eklerken ortalığı mis gibi bir şampuan kokusu sardı. Orada bulduğu ince, mavi hortumdan kestiği parçalar huninin yerini aldı. Saydamca beyaz hortum, ara ara içine (şampuan marifetiyle kayganlaştırılarak) sokulmuş mavi parçalarla türdeşini yutarken hazımsızlığa uğramış bir yılana benziyordu artık.

Doğrulmanın vakti. Dağ başına gelen tek klima servisini aradım. Bizim markaya bakmıyorlarmış.

Nefesim sıkışarak her işin adamı Ali ustayı denedim.





Babam, ben ve çeşitli yerlerinde fiyonklarla tahliye borusu, yanındaki paspas-kırmızı kova ile ustanın haftaya gelişini bekliyoruz şimdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder