Bedenim çalar bir saat. Bilemedin 7’yi 5 geçe havada bir yay çizdirdiğim çöpü fırlatıp konteynerlerin ordan kıyıya iniyorum. Karşılaştıklarım aynı. Şıkır şıkır yeniden açılan otelin efkarını memleketten uzun havalarla dağıtan kır saçlı gece bekçisi. Yolu hınca varan bir kararlılıkla adımlayan deri kovboy şapkalı Bodrum yaşlı-genci adam. Henüz açılmamış belediye kafenin masalarında gece vardiyalarını gündüz biraları başında tamamlayan kulüp çalışanları. Uzun kafileler halinde yürüyen İngiliz turistlerle peşlerinde mutlaka sokak köpekleri. (Buradakiler şanslı, herkes koruyup kolluyor, sevmeyenler de sesini çıkaramıyor. Yüz binlercesini bir de yasasıyla bekleyen hunharca kaderden şimdilik uzaklar.) Plajda geceleyen adam şezlongundan örtülerini toplamıyorsa hala horultulu uykusunda.
Denizde de aynı insanlar. Avuçlarını sıka sıka kulaç atan
sarışın pehlivan az ötede. Biraz ilerde yarı beline kadar suya girip iskeleler
boyu yürüyen amcayla karşılaşacağım. Dağarına bir süredir geri geri yürümeyi
ekledi. Nyad adını taktığım beyaz boneli, orta yaşlı hanım tekme tokat suya
girişmiş, halı silkeler gibi sesleriyle yaklaşıyor. Başını önden ve neredeyse
göğsüne kadar sudan çıkararak nefes alıyor. Bu israfa azim azim birkaç tur
yüzebilmek için epey kuvvetli olmalı, bakarken ben yoruluyorum. Sabah denizinin
en etkili yüzücüsü egzotik bir böcek gözü gibi parlak yeşil gözlükleri olan
genç. Kıyıya dik gidip geliyor. Telaşsız, hızlı.
Ben, yonttuğu kamışla verandada oturan, kumunu eleyip
eleğini asmışlardanım. Yonttuğum kamış da bir enstrüman haline getirmeye
baktığım yüzme. Akşamları yüzücü, antrenör videoları seyredip sabah
öğrendiklerimden aklıma/bedenime yatanları deniyorum. Yüzme, düşünüp taşınmayı
da içine alan topyekun bir uğraş oldu. Bugünkü deney konusu, suyu çekerken
bileğini kırmamak, ön kolunu yekpare bir kürek gibi kullanmaktı. İşe yaradı. Ne
sarışın pehlivan ne de Nyad ilk kez tur bindirebildi.
Ben çıkarken sonraki parti göz aşinaları suda. Köyün
yerlisi adamlar kahvehane dedikodularına başlamış, onlardan bir kadın mavi bir
takımla giriyor ve nasıl seviyor denizi. Cankurtaran kurtaracak can olmadığında
görev tanımındaki diğer işin başında, sonu gelmez şişeleri, kutuları, ufacık (nedense)
bidonlardan taşan, torbalarını kargaların deştiği çöpleri topluyor. Koruyucu figürünün
Sisifos olduğu bir iş. Yarın sabah hepsi, hepimiz yeniden başlayacağız.
Rutin kimi için nankör bir ekmek teknesi. Onu rüzgar eden
için de aynı’nın içinde bir yolculuk.
Sabah güneşi omuz başında, git gidebildiğine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder