2 Mart 2018 Cuma

METAL TEPSİ


Hayatı, fabrika yemekhanesinde soğuk metal tepsine, bıkkın aşçıların kepçeleyip asık suratlarla uzattığı yavan yemekler gibi yığıp yaşayabilirsin.

Tekrar olur, sakız olur, gırtlağından geçmez, midene oturur.

Tatsız, nursuz, ağır.

Tekrarı geveledikçe ruhun kararır, ağırlaşır.

Ya da sabun köpüğü gibi hafiler, patlayıvermeden önce bir oraya bir buraya konar kalkar.

Veya yatırımı ona yaptıkça güçlenen, derinleşen bir ilgiyle karşılayabilirsin.

İlgi, merak tekrarı önce zayıflatır, sonra da bir sinyalden, bir yerlerde canlılığını kaybettiğinin göstergesinden ibaret bırakır.

Hayat o vakit ışır, ilginçleşir, merak uyandırdıkça merak da onu uyandırır.

Ama kendi soğuk metal tepsimdekileri düşünüyorum da, bunlar yekpare değil. Mesela yemekle ilişkim, özellikle de kendim hazırlayacaksam pek sönük. Gırtlak bir haz, ruhu da içine alan doyum kapısı hiçbir zaman olmadı. Soğuk metal tepsimin en büyük gözü de onunla dolu.

Öte yanda, canlı bir ilgiyle takdir edilen, usta edilip öğrenilen Hayatla kurulan sıkı, yakın ilişki, safra attıkça koyulaşıyor.

Anlatılar, açıklamalar, standart çerçevelemeler ve bunların dayatılması, refleks karşılıklar, hiç değişmeyen tepkiler, kalburun altına yığıldıkça bu ilişki doğrudanlaşıyor.

Ve neredeyse bir aşk ilişkisine dönüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder