29 Mart 2018 Perşembe

KOKU VE ŞEHİR


Erimtan Müzesinde çok ilginç ve alışılmadık bir duyuyu daha dahil eden bir sergiyi bitmek üzereyken yakaladım, ne iyi oldu!

Birkaç nesne, bol belge ama asıl kokulardan oluşan ve insanı burnundan kavradığı gibi hafızanın en derinde yer eden katmanlarına çeken müthiş bir çalışma.



Pagan geleneklerden Bizans’a, oradan Osmanlı ve günümüze, şehirlere, mekanlara ve insanın üstü başına sinmiş kokularla çıkarılan bir tarih. Ve bugün.



Düğmelere basıp harekete geçirdiğim kokular arasında esriyerek dolaştım, kokuları tahmin etme oyunları oynadım. Misk’ten girip egzozdan, çimenden vurup erguvandan çıka, kokular ve çağrıştırdıklarıyla burnuma bayram ettirdim. Şimdi düşünüyorum da, en dolaysızından bedensel bir gezi oldu.




Ağzım kulaklarımda, ipil ipil yağan yağmura çıktığımda Samanpazarı (çuval çuval yün, baharat, sabun, top top kumaş ile türlü çeşitli dükkan, kapıları açılıp kapandıkça nefesi dışarı sızan kahve, lokantalar, sokaklar) serginin devamı oldu, yağmurla dirilen yer ile gök de koskoca bir buhurdanlık.















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder