Bugün tatil içinde tatil.
Koyu bir boy yürüdüm, döndüm. Açıktaki kayalıklardan
kopup sürüklenen mercan parçalarının üzerinden suya girdim. Akdeniz sıcağı.
Yüzmeye başladım ama kısa sürede efendinin kim olduğunu hatırladım. En sakin
zamanındaki bile gücünü. Muhteşem! Benim değil, onun istediği yere gidiyorduk.
Gidelim bakalım. Ta nerelerden çıktım. Kuvvetli itiş çekişiyle suya girip
çıkmak bile bir çekişme, sıkı, beceremediğinde komik bir tango.
Şu şezlonglardan birini indirip üzerine bir de minder koysalar
da gölgede bir uzansam..
Salaş malaş, Yaz Bahçesinde bir dediğimi iki etmiyorlar.
Koca ağacın kuytusuna kuruldum.
Ve zaman durdu. Su gibi kuvvetli bir yoğunlaşmayla kim
bilir ne kadar süre anda kaldım. Zihnim başka hiçbir şeye, ileri, geri
sekmeden. O boş, ben sadece var olmakla dopdolu.
*
Yakışıklı Danush şimdilik pansiyonda çalışıyor ama asıl
turist rehberiymiş. Gururla gösterdiği lisansında tarihi, turistik, sportif
turlara çıkmaya yetkili olduğu yazıyor.
İlgilendiğimi (şey, yani Sri Lanka ile) görünce istekle
anlatmaya, sorularımı yanıtlamaya koyuldu.
Geleneksel müzik ve enstrümanlarından girdik, nerelerden çıktık.
Davul çeşitlerini sıralarken şiirlere eşlikte kullanılan
türünde durdu.
“Bazı yerlerde ağaç evler kurulur. Sigiriya’da mesela.
Bahçelere dalan filler, başka hayvanlara karşı bunlarda nöbet tutulur. Bu arada
davullar eşliğinde ağaçtan ağaca şarkılar, şiirler söylenir.” Bizdeki âşık
atışması gibi. Amaç ses çıkarıp hayvanları ürkütmekmiş ama buradan başlı başına
bir halk sanatı doğmuş.
Örnek olarak okuduğu melodik şiirde Sinhala dili kulağıma
ilk kez hoş geldi. Nüanslı ve yumuşak.
Oradan savaş davulları ve krala bağlı seçkin savaşçı
sınıfına geçti. “Sri Lanka samuraileri.” Onların, vaktiyle sadece inisiyelere
öğretilen savaş sanatına, Angampora’ya.
İngilizler geldiğinde yağmur ormanlarını biçmekle elbette
kalmamış. Geleneklerine de fil sürüsü gibi dalmış, dağıtmışlar. Krallığı, muhafız
sınıfını, kast sistemini, kara büyüyü, 7 bin yıldır süre giden ne varsa, en azından
görünür yanıyla ortadan kaldırmışlar. Ama kökler alttan alta sürmeye devam eder.
Başka biçimlerde boy göstermek üzere burada da etmiş.
Danush hızını almış, soluksuz anlatıyordu.
“İngilizlerden önce bir erkek iki kadın alabiliyordu. Mirasın
bölünmemesi için iki erkek kardeş aynı eşi de paylaşabiliyordu.”
“Peki çocuklar? Kimin hangi babadan olduğu önemli değil miydi?”
“Önemli olan varlığı bölmemekti. DNA testinin filan olmadığı
bir zamanda iki adam da çocukları kendinden bilir, onlar da iki babalı yaşar giderdi.”
Konudan konuya atlamada ben de fena değildim.
“Geleneksel bilinç değiştirici maddeleriniz var mı?
Olmaz mı?!
“Abin. Çok güçlü
bir uyuşturucu. Dozunda alındığında insana olağanüstü kuvvet veren bir tohum. Soylu
savaşçılar ondan kullanırmış. Aklı keskinleştiren, cinsel isteği de artıran bir
madde.”
“Kokain gibi. Uyarıcı?”
“Evet ama onların bir sürü yan etkisi var. Abin’inse doğru
kullanıldığında olmadığı söylenir. Bugün başka bileşimlerle ayurvedik ilaç yapımında
kullanıyorlar.”
Tutkuyla anlatışı, köklerine duyduğu inanç, aşk hoşuma gitti.
Kara gözleri ışıl ışıl, heyecanını paylaşıyordu.
“Kusura bakma, çok konuştum. Ama merak eden, soru soran o
kadar az ki.”
*
Öğleden sonra yeniden Galle. Sri Lanka’nın Afrika’yı,
Senegal’i en çok (ama tek değil) çağrıştırdığı yer. Geçmişi ve şimdiyle
kozmopolit esintinin yerli dokuyla kaynaşması.
Yamacında direğe tırmanma yarışı yapılan ucundan sura
çıktım. Piyasa edenler arasından fenere kadar gittim. Şamatasız, renkli bir
halk. Cellabileri içinde kuran okulu
öğrencileri, sarili, kara çarşaflı kadınlar, turunculu Budist rahipler, genç
çiftler. İnip boş sokaklar arasında zigzaglar çizerek dolandım. Köşesinde
devasa bir banyanla meydandaki kriket maçını hiçbir şey anlamadan seyrettim.
Güneş batışına yakın surlara döndüm. Direk tırmanışının
yerini uçurtmalar almış. Durulan mavi gökte yarımayın etrafında fırdolayı
kıvrılan, kıvranan, süzülen bir alay uçurtma. Okyanustan gelen esinti belli ki
tam tadında.
Bunca güzellik arasında en sıradanı güneş batışı oldu.
Etrafını, suları alacalandırmayan kıpkızıl bir top. Şimdi var, sonra yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder