27 Eylül 2010 Pazartesi

PROJEKTÖR

“Aşk dediğin, yansıtmaya bilerek-bilmeyerek can attığın şeylere uygun bir perde buluvermek galiba. Bu bir de karşılıklı ise yangın körüklendiği gibi bacayı sarıyor. Mercekler değişiyor o zaman; balıkgözü, tele, makro.. Gündelik gerçeklikte pek kullanılmayan ne kadar çeşidi varsa gözünde onlar, kulakların dörtleşmiş, tenin alev alev..

Sürdüğü kadar. Ateş cılızlaşıp sistemin olağana dönmesi, serilmiş ekranın geri dürülmesi ardından sular çekilmiş de batıklar birer birer belirir gibi görünür olan defolar sonra. Büyütülme sırasının onlara gelişi.

Yeniden aşık oluşla bir sonraki perde, insanın belkemiğini zangırdatıp ışıklar saçarak açılırken düşünmeli;

Gözüne düz, ölgün (incitici, düşüncesiz, sığ..) görünen ‘eskisi,’ senden sonra karşılaşacağı insan için parlaklığı Jüpiter’inkinden geri kalmayan bir ‘yenilik’ olacak.

Seni senden alan yeni sevgiliyiyse bir de onun ‘eskisine’ sormalı.”


Taze bir aşığa yazılmasa daha iyi olacak bir nottu yine de..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder