12 Ocak 2024 Cuma

KAYIŞIMIZIN UCUNDAKİ TAZILAR

Yaşlı da olsa bir tazıyla dolaşmanın neye benzediğini kardeşimden dinliyorum. Sonsuz görünen bir enerjiyle dolup taşan bu varlıklardan alacağımız ne çok şey varmış.

Kayışın bir ucunda insan, diğerinde tazı; kimin kimi çektiği, kendi bedeninin aşina hareketlerine zorladığı, kardeşimin seçtiği daha eşitlikçi bir ilişkide belli. Yaşadığı yerde bu hayvanların serbest bırakılmasının neden yasak olduğu da: Fişek gibi fırladıklarında yetişip tutabilene aşk olsun!

O, tazıdan anda yaşama ustası olarak ibret aladursun, bugün şevk kavramını düşünürken kafamda canlanan imge bu oldu. Sabahları yataktan iştahla, heyecanla kalkmamı sağlayan, o dönem ilgim neye yoğunlaştıysa onun, kayışımı ucundan çeken enerji küpü tazılığı. (Sabah meditasyonun ortasında kayışını bir oraya, derken birden dönüp buraya çekerken: Şu konuda şunu bir sorarak ara, filancanın kitabına danış. Belki bir de.. Sahi.. Dur dur dedim, şimdi sırası değil, hele bir nefes al, sakinleş. “Bari kısacık bir not alsan da kafanda uçuşturduğum bu fikirleri unutmasan..” Bir açıl ve zamanını bekle hele diye aklımdan geçerken kendime ve tazılarıma güldüm.)

Aslında kayışımızın ucundaki tazılar birer kanal; devreyi kapayıp bizi kaynağa, yaşam sevincine götürüyorlar.

Arka arkaya köpek sahibi olanları şimdi çok daha iyi anlıyorum.

Gerçi biraz daha yakından baktığımda tazı arayüzü olmaksızın da iliklerimde duyabileceğim bir temas bu.

Yalıtımsız hayata çıplak elle temas.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder