14 Ocak 2018 Pazar

ELEKTRİK DUYGULAR

Arkadaşım, bir tanıdık için Yüzünde o ifadeyi görünce notumu verdim dediğinde bunun ne kadar katı, sınırlayıcı bir bakış olduğunu düşündüm.

Bir vakitler çalışma masamın ucuna ayna koymuştum, bazen kafamı kaldırdığımda umulmadık bir suratla göz göze gelirdim. (Selfi’ler çağından önceydi, yüzler her an fotograflarının çekilebilecek olmasına o kadar alışık değilken.) Ürktüğüm, irkildiğim zamanları hatırlıyorum. Seri katilden madde kurbanına, o anki içimle hiç örtüşmediğinden daha da şaşırtıcı ifadeler.

Sıkıntıdan öldüğüm bir yemek hatırlıyorum. Karşımdaki gencin durmak bilmeyen konuşmasını tevekkülle dinlerken cin gibi bir aile büyüğünün bana bakıp “İşte gerçek sevgi, ben görünce anlarım!” deyişine hayretimi. Hissettiğim sıkıntı ve sabırsızlıkken onun gördüğü o an hiç de ön planda olmayan bir gerçek sevgi olmuştu.

Yüz. Arkasındaki, bilinçli-bilinçsiz muazzam bir trafiğin süre gittiği, göz açıp kapamalık vakte katman katman içerik sığan kafanın ona kıyasla çok basit, dar olanaklı vitrini. Neyi ne kadar hangi doğrulukla yansıtabileceği, yansıtılanın da karşıdaki tarafından ne kadar isabetli anlaşılabileceği bir yana, “Ben seni yüzünden okurum” iddiası baştan çürük bir varsayıma dayanıyor: İçerik, ifade ve anlaşılmasında standart bir dil olduğu.

Lisa Feldman Barrett’in, böyle bir dilin olmadığını ortaya koyduğu araştırmalardan, buradan ortaya çıkan yeni bakıştan söz ettiği konuşması ( altyazılı https://www.ted.com/talks/lisa_feldman_barrett_you_aren_t_at_the_mercy_of_your_emotions_your_brain_creates_them ) ağzımı açık bıraktı. Sezgisel olarak yakaladıklarımın çok daha geniş bir çerçevede doğrulanması, kafalarımızın içindeki, çokluk birbirine teğet geçen alemlerle tek bir dünyada yaşadığımız yanılsamasının da sonu.

Herkese aynı şeyi ifade etmesi gereken, hakikatine, doğrularına sadece biz ve bizim gibilerin vakıf olduğu bir dünya yok. (Ülkelerin yarısı diğer yarısına böyle bir şeyin olduğu sanısıyla bu kadar hayret edebiliyor, diş biliyor, infiale kapılıyor.)

Onun yerine kıymeti kendinden menkul beyinler var. Türe özgü standart malzemeyle dünyaya gelip bunu pizzanı kendin yap misali bireysel deneyimleriyle biçimlendiren insan beyni. Evrim, hızlı tepki vermeyi desteklemiş. Bunu kolaylaştıracak mekanizmalar böylece seçilmiş. Başta da öngörmek, tahmin etmek geliyor. Sanmak. Sen şu ilerdeki şeyi yılan san da siyah hortum çıksın, boş ver, tersinden iyidir, hayatta kalırsın.

Dışımız böyleyken içimizi de aynı şekilde yorumladığımızı söylüyor Barrett. Yüreğin pırpır mı etti, korkudan bil, kafana düşünceler mi üşüştü, hayatla baş edemez olduğun sanısına kapıl. Fizyolojik halleri ilk bağladığımız (deneyimlerimizle o şekilde yorumlanmış) anlamlarla eşleştir. Ve bunun doğru okunabilir yüz ifadelerine dönüştüğünü varsay.

Kapsamlı veriler fizyoloji ile düşünce ve ifade arasında hiçbir zorunlu ilinti olmadığını ortaya koymuş ki bu, sıradan dünya görüşünü temelinden sarsıyor (iyi de ediyor!). Adı konmuş duyguların üzüntünün, sevincin beyinde edindiği yollar yok. Bunun yerine muazzam bir elektriksel faaliyetin biçimlendirici olmuş deneyimler doğrultusunda etiketlenmesi var.

Çocukluğunda şiddet görmüş biriyle, olaysız, güvenli bir yuvada yetişmiş birinin aynı dünyada öngörüp hemen ardından gördüğü, hissettiği, ifade ettiği şeyler bambaşka olacaktır. Dünyası (pizzası) deneyimleri doğrultusunda beynin içinde oluşur.

Bu yaklaşım, kendi haline bıraktığımızda esiri olabildiğimiz (ya da kaçma çabasıyla dünyayı kendimize dar ettiğimiz) duyguları sabit, zorlayıcı bir paket olmaktan çıkarıyor. Elektriksel süreçler, fizyolojik akış ve bunların bedensel hislerini onların ayrılmaz bir parçası haline getirdiğimiz yorumlarından ayırıyor.

Yoğun bir duygu geldiğinde, güçlü bir heyecan duyduğunda hikayeleri bırak, hisse odaklan, işin özü orada diye boşuna demiyorlar.

O vakit sözgelimi kim bilir neden kaynaklanan bir mide bulantısı, karşındaki masuma yönelen nahoş bir antipatiye dönüşmeyecek, korku sandığının altından çarpıntı çıkacak, aşk sandığının ise sarhoş edici bir dopamin püskürmesi..


Ama kuklacının duygular, senin de kukla olmadığınızı, neyin ne olduğunu yaşayarak göreceksin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder