27 Kasım 2016 Pazar

KEDİLİ KÖYÜN KAVALCISI



Yiyeceğini, alanını savunmayı bilmeyen Küçük’e yemeğini verandanın onu savunabileceğim bir köşesinde vermek yüzünden bizim ev ıssız kasabanın kedi mıknatısı oldu. Işığını gören, kokusunu alan bahçede, verandada, masaların altı, sandalyelerin üzerinde.

İlk görünenler el kadar üç yavruydu. Biri, beyazı bol olanı, bir köşede yumulup kalmış, donuk, diğer ikisi daha uyanık. Onlar komşunun kapı kafesinin dibine sığınıp mama zamanı akına çıkıyordu ama çelimsiz, donuk olan bir vicdan lekesi gibi verandaya yapıştı kaldı.

Doğal işleyişe müdahil olmanın cevapsız, gereksiz soruları kafamda, kendimi bir anda hiç beklemediğim bir konumda buldum: Kedi takıntılı orta yaşlı kadın!




Bir yandan anlamı ne şimdi diyordum; el kadar bebeler biz gider gitmez ölecek. Neyi uzatıyoruz böyle doğanın terk ettiğini üstlenerek? Hadi yarı zamanlı baktık, sonra? Kedi nüfusu çoğalacak, yaşam şartlarının zorlaşması dönüp yine onları vuracak. Neye hizmet karışıyoruz ki? Bir yandan söyleniyordum; tek bir kediyi korumaya alalım derken bir kediler Ortadoğu’sunun göbeğine düştük! Bir yandan da babam en zavallı bebeye sahip çıkmış (arkasına Amerika’yı almış İsrail gibi bu derken adı İsrail kaldı onun), sınırı nerede çekeceğimi bilemez olmuştum. Kardeşlerinin günahı ne? Ya direngenliğiyle hem sinirime dokunan hem hayranlık uyandıran şu biraz daha büyük yavrunun? Onunla dolaşan sarmanın? Berikinin? Ötekinin?



Ayağımın dibinde dolaşan, kucağıma tırmanan, fırlattığım terlikten kaçan, elimin altında gırıldayan küçük kürklülerin hizmetinde, hepsi de kesintili bir şefkat, merhamet, sabır, kızgınlık, iç sızısı ve katılıkla, olmayacak bir düzenin peşine düştüm.

Yarı kendi kendime yarı onlarla konuşarak kedi takıntılı orta yaşlı kadın klişesini tamamlamaktayım.

“Dur Küçük, o senin maman değil, seninkini köşene koydum ya!”

“Sefil kara kafa, savul bebelerin yanından. Ayy siz de yiyin yiyecekseniz de başınızda dikilip kalmayayım.”




Eyleminin sonuçlarını kestiremezsin dedim kendime, ne de eylemsizliğinin. Hiç değilse şu üç günlük ömürlerine bir parça şefkat, sıcaklık kat. Hepiniz adına yüreğe hizmet olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder