28 Kasım 2016 Pazartesi

İSRAİL

Verandanın köşesinde kim bilir neyin simgesi gibi duruyordu. El kadar, kıpırtısız, tepkisiz. Süte, doğradığım ekmeğe bakmadı, yiyecek olarak algıladığı bile kuşkulu. Ben ötekilerle meşgulken babam da onu seçti kendine.




Donuk bakışlarının arkasında dağılıp gitmiş bir kedi ruhu. İsrail!

Sütü ısıtmayı akıl etmemle canlandı. Yeter ki koksun, her şeyi yer bunlar demişti kedi besleyen biri. Doğradığım ekmeğe, serpiştirdiğim kuru mamaya tepki vermeye, azdan yemeye başladı. Yavaşça diğer küçüklerin arasına karıştı. Ama asıl akrabasını babam bildi.

Bir sabah diğerleriyle sarmaş dolaş uyuduğu bahçede doğrulduğunda fena halde topalladığını gördüm. Boyunun iki katı kuru yenidünya yaprakları arasında üç bacakla düşe kalka yürüyüp duvara geldi, bir buçuk karışlık zor bir atlayışla kenarına çıktı ama oradan verandaya ulaşamıyordu.  Ensesinden tutup çektim. Yara görünmüyordu ama böyle zaten az olan hayatta kalma şansı yekten sıfırlanacak.

Babam aldı. Tüylerine yapışmış çamuru çıkardı. Kucağında tuttu, okşadı, güldü, eğlendi.



Sonunda bir sabah hayretle “Bir kedi yavrusuna gönül vereceğime hiç inanmazdım” dedi.

Ben de. Evcil hayvanlara kayıtsızdır. Köy çocukluğundan anlattığı hikayeler onları işlevinden ibaret gördüğünü, fazladan da belki hoyratça eğlenilmiş oyuncaklar yerine koyduğunu düşündürürdü.

Şimdiyse kucağındaki İsrail’i okşarken pek tanık olmadığım bir merhamet itirafı geliverdi.

“Kediler doğurduğunda eve gerektiği kadar yavru tutulur, kalan kanala atılırdı. Bir gün bağda kanaldan acı miyavlamalar duydum, gittim baktım, üç ufacık yavru.. Öyle çaresizlerdi ki, ne yapacağımı da bilemedim. Ağladım.”

İsrail donukluğundan, ardından sakatlığından hızla kurtuldu, ışımaya, iletişim kurmaya, babam da onu Ankara’ya götürsem mi demeye başladı. (Kedi tehlikeli biçimde ayağına dolanırken kulakları duymayan babamın hayvanı kapıya sıkıştırmasının da gösterdiği gibi bu ikisi için de hayırlı olmazdı.)



İsrail ile kardeşini akşamüzeri bir kutuya koyup biraz dolaştırdıktan sonra kedi dostu bir yazlıkçının hayvanları beslemesi için tuttuğu işçinin yetimhane olarak kullandığı eve bıraktım. Fikri veren arkadaşım buradaki kedilerin –“belki de hepsi aynı halde olduğundan”- birbirlerini hırpalamadığını söyledi. Kalan sütlerini ortadaki bir tabağa döktüğümde beş altı kedi toplanıverdi ama aralarına sokulan iki ufağa dokunmadılar.


Uğurlar ola İsrail! Yaşlı babamın yüreğinde tatlı bir şefkat kanalı açtın, sen de ondun o da.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder