22 Nisan 2010 Perşembe

IV. GLUTEUS MAXIMUS

Sağlık ocağında doktoru beklerken.

Masasındaki tuğla gibi ilaç rehberi çok tahrik ediciydi. Ama koltuğuna yakın, başlığı da ondan tarafta duruyordu. Düzenine karışmak olurdu alıp karıştırmak, bayıldığım ilaç adlarına dalmak. Dokunmadım.

Duvarları seyretmeye koyuldum. Kirlenmeye başlamış fıstık yeşili üzerinde ilaç şirketlerinin verdiği afişler.

Kulak burun boğaz. İdrar yolları. Kalp ve trafiği. Katman katman insan anatomisi.

Kalkıp kasların önünde dikildim. Tok sesli Romalı bir hatibe okuttum bütün o görkemli, otoriter adları. Forumda kürsüsüne çıkmış, dolgun dudaklarından iyice tenselleştirerek döktürdü bunları.

En sevdiğimi arayıp buldum sonra: Gluteus Maximus. Adıyla indimde kasların şahı!

Şanlı seferinden Altın Çağındaki Roma’ya dönüşünde zafer takından, borularını zebani gibi siyahilerin öttürdüğü karşılayanlarını, halkı selamlayarak geçen muzaffer bir İmparator!

Gerçekteyse selamsız sabahsız üzerine oturup kalktığımız kaba et.

Çok geçmedi, buralara tıkılıp kalmaktan geçen yılki kadar bedbaht görünen tabip ayaklarını sürüyerek içeri girdi ve.. gluteus maximus’unu koltuğa iliştirdi:

“Buyrun. Şikayetiniz?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder