İlişkiniz, fırsat bilirsen tedrisatından geçeceğin bir
okul aslında.
·
Geçiştirme. Kendini ver. (Yaptığın, olduğun
her şeye kendini ver zaten.)
·
Yaşlılar sabır zorlar. Bir yandan ağırlaşma
bir yandan algı/duygu daralmasıyla temponu düşürmeleri can sıkıntısından
boğuntuya uzanan bir tepki doğurabilir. Taze şeylerin, yaşantıların yerini alan
tekrarlar da buna tuz biber eker. Babanın bir yanıyla da telaşlı, canı tez
olması (eh, ve bunların sendeki karşılığı), uyum sağlayacak daha karmaşık bir
durum yaratıyor. Hızlandığın yerde ağır, ağırdan almak istediğin yerde gazı
kökleyen bir baba! Sabırlı ol. (Sabrın yolu, deneyimde kalmayı öğrenmek.
Birlikte olduğun sürece dünyada başka hiçbir şey, gidilecek yer ve bundan başka
zaman yokmuşçasına yaşadığına açıl. Sabrın bastırma ya da inkardan değil, bu
açıklıktan gelsin.)
·
İnsan itilme sinyallerine hayatın başları
kadar sonlarında da aşırı duyarlı oluyor. Kendinden başkalarına duyarlığı azalırken
başkalarının kendisine karşı tavrına sismograf kadar hassaslaşıyor. Bunu bir
olgu bil. Dengeli ve karşılıklı bir duyarlık bekleme. Bulmayınca ekşime.
·
Etkileşiminizin zemini, fonu, astarı tatlılık
olsun. Tatlılığın kaynağı da bizzat sen. Karşındaki bu yönde ilk adımı
atamayacak kadar yorgun, kendine yönelik ama senden gelecek tatlılığa herkes
kadar açık. Ruhunun damağını yoklamayı alışkanlık edin. Ağır, sevimsiz,
galvanize bir tat varsa nedenini dışında arama. Kıvamını tutturamadın demek. Hafif,
sevecen bir yaklaşım öyle bir tat barındırmaz.
· Bire bir değil, genel bir uyum peşinde koş.
·
Güler yüzlü ol. Güldür (malzemen eksik olmaz,
şabanlıklarını anlatsan yeter). Gündelik hayattan sohbet malzemesi olacak
kareler topla. Renklendirerek anlat.
·
Anlattır. Varsın tekrar olsun. Bildiğin
hikayelere düşündürecek sorularla kapı açtığında şaşırtıcı bağlamlarda
tazelendiklerini görüyorsun. “En korktuğun an neydi? Başka? Daha başka?” “Öfkenle
nasıl baş ederdin? Çocukken? Gençken? Daha sonra?” vs. Yaratıcı ol. Yaşlılığın
çağrıştırdığı donukluğu yaratıcı çanak tutuşlarla bambaşka bir şey haline
getirebilirsin.
·
İletişimi akıl-mantıktan ziyade duygulara
dayandır. Yaşlılar karşısında genel eğilim tersini yapmak. “Onların iyiliği
için” düşündüklerimizi dayatırken aklı, mantığı kılıç ve kalkan gibi kullanmak.
Belki bu fırsatla dokunmayı da öğrenirsin. Duygularını dokunarak, sarılarak,
kucaklayarak gösteren biri olmadın. Ama aslında dokunmak, yerini bir ton lafın
tutmayacağı çok daha dolaysız, yalın bir yol.
·
Kalbini aç. Açık bir yüreğe yol çok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder