19 Şubat 2014 Çarşamba

ALTI

Bugün de benim doğum günüm.

Doğduğum günler, yaşam hissimi, enerjisini topukladığım gibi birkaç vites yükseltip sonra da köpürtülen bu kokteylle çakırkeyif yaşadığım vakit.

Şu piyangoyu bedenim, ruhum, aklımla alabildiğine hissettiğim.

Nerelerde olurlarsa olsunlar, katılıp şenliği tamam eden sevdiklerimle.

Kendimi bildim bileli böyle. Bu sefer üzerine döşenen ise.. alacalı.

*
Babamın kızıymışım, anlatılanlardan o anlaşılıyor. Alır beni ormana, parklara götürür, birlikte mitolojik dünyamızı kurarmışız. Annemle de sorun yokmuş ama babammış hayal arkadaşım. Söylenenlerin, fotografların desteği, eşyaratıcılığıyla değil de kendi başına ayakta duran anılarım daha sonralardan. Biz bayağı büyüyene kadar kardeşimle bana her akşam anlattığı doğaçlama masallar. Bir gün sokak kapısını açıp babamın yanında, karşımda bulduğum bisiklet. Dört bir yandan getirdiği mükemmel oyuncaklar, daha sonra plaklar..

*
Varlığından çok yokluğunun biçimlendirdiği uzun bir zaman sonra. Odysseus’un Penelope’si gibi yaşayan annem dolayısıyla.

Çatışma, kopuş ve bir dönem de öyle.

Onu yorumdan yoruma sokup çıkarmanın, alabildiğine yargılamanın hayata bakışımın değişmesiyle son buluşu. Benim beklentilerim, benim doğru bildiklerim, benim isteklerim aradan çıkınca karşımda görebildiğim insandan hoşlanma, takdir, bir ara sarkacın karşı ucuna yükselen hayranlık.

Ve nihayet, günahı sevabı, ışığı karanlığıyla insanlardan bir insan olarak gördüğüm babam.

Ananı babanı tanımak kendini tanımak.

Sana ilk ve en güçlü ayna tutan onlar. Kendin bilip içine yerleştirdiğin, dünyaya, kendine ve gerisin geri dönüp onlara ardından baktığın, bu yansıtmalar oyunundan sıyrılana kadar hayallerle savaşa uzlaşa yaşadığın o temel ayna.

Sonra durulan sular ve barış.

Kabuklar soyuldukça güzelleşen Yaşam.


Ve şükran!

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder