Bugün de benim doğum günüm.
Doğduğum günler, yaşam hissimi, enerjisini topukladığım
gibi birkaç vites yükseltip sonra da köpürtülen bu kokteylle çakırkeyif
yaşadığım vakit.
Şu piyangoyu bedenim, ruhum, aklımla alabildiğine
hissettiğim.
Nerelerde olurlarsa olsunlar, katılıp şenliği tamam eden
sevdiklerimle.
Kendimi bildim bileli böyle. Bu sefer üzerine döşenen
ise.. alacalı.
*
Babamın kızıymışım, anlatılanlardan o anlaşılıyor. Alır
beni ormana, parklara götürür, birlikte mitolojik dünyamızı kurarmışız. Annemle
de sorun yokmuş ama babammış hayal arkadaşım. Söylenenlerin, fotografların
desteği, eşyaratıcılığıyla değil de kendi başına ayakta duran anılarım daha
sonralardan. Biz bayağı büyüyene kadar kardeşimle bana her akşam anlattığı
doğaçlama masallar. Bir gün sokak kapısını açıp babamın yanında, karşımda
bulduğum bisiklet. Dört bir yandan getirdiği mükemmel oyuncaklar, daha sonra plaklar..
*
Varlığından çok yokluğunun biçimlendirdiği uzun bir zaman
sonra. Odysseus’un Penelope’si gibi yaşayan annem dolayısıyla.
Çatışma, kopuş ve bir dönem de öyle.
Onu yorumdan yoruma sokup çıkarmanın, alabildiğine
yargılamanın hayata bakışımın değişmesiyle son buluşu. Benim beklentilerim, benim
doğru bildiklerim, benim isteklerim
aradan çıkınca karşımda görebildiğim insandan hoşlanma, takdir, bir ara
sarkacın karşı ucuna yükselen hayranlık.
Ve nihayet, günahı sevabı, ışığı karanlığıyla insanlardan
bir insan olarak gördüğüm babam.
Ananı babanı tanımak kendini tanımak.
Sana ilk ve en güçlü ayna tutan onlar. Kendin bilip içine
yerleştirdiğin, dünyaya, kendine ve gerisin geri dönüp onlara ardından baktığın,
bu yansıtmalar oyunundan sıyrılana kadar hayallerle savaşa uzlaşa yaşadığın o
temel ayna.
Sonra durulan sular ve barış.
Kabuklar soyuldukça güzelleşen Yaşam.
Ve şükran!
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder