Babam palangaları çözülmüş gibi hafiflemiş ve neşeli. “Doktor
beni erken bile mezun edebilir!” diyor. Ağrı kesici, kas gevşetici ve vitamin
kokteyli, masaj (dokunulmak) kendi içlerindeki yarar kadar “ele alınmak” gibi
toplam bir etki de yapıyor olmalı. Bir de dışarı, sokağa çıkmak, kalabalığa,
hayata karışmak var.
Dün seanstan sonra Kızılay’a kadar birkaç yüz metreyi
yürümek istedi. Hava kapalı, rüzgarlıydı ama yüzündeki ifadeyi görünce tamam dedim.
İnsanlarla omuz omuza yürürken olan-artık olmayan
yapıları, anılarını anlatıyordu.
Gördüğü, okuduğu şeylerde babam faksimile hafızalılardan.
Aslına sadık ve kendi içindeki ilişkilerle kaydediyor. (Kayda tek başına ya da kendi kurduğum ilişkilerle sindirilmiş
hallerini alan benim metabolik hafızama karşılık.)
Yıkılan, yerine belediye binası dikilen Fransız Kültür. “Yanında
küçük de bir ev vardı –Jet Turizm diye bir otobüs şirketinin ofisiyle.” Küçük
bir evi ben de hatırlıyorum ama kültür merkezinin yanında mı olduğunu
söyleyemem. Yerini alanlar o kadar farklı ki Fransız Kültürün tam nerede
olduğundan bile emin olamıyorum. Babamsa bütün bunları eliyle koymuş kaldırmış
gibi.
“Şurada bir otel duruyordu. Annen akşamları beni, neydi o
konyak ve kremayla yapılan kokteyl, hah, Alexander içmeye getirirdi.”
“Şu köşede Ziraat Bankası vardı, gitmiş.”
“Burada şimdiki teras katı yüksekliğinde bir tepe,
üstünde de ufak bir yapı vardı. Tepeyi düzleyip Gima’yı çıktılar.”
Küçük bir çocukla gencecik bir adam karışımını yaşlı
bedeni hafif aksayarak götürürken yüzü taze bir sevinçle ışıyordu.
Rüzgar çok gürültü yapıyor diye işitme cihazını çıkarıp
cebine koydu.
Kavşak ışıklarında savrularak epey bekleyip taksiye
atladık, eve döndük.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder