25 Şubat 2014 Salı

ON BİR

Meyveli pastayla gittik bugün. Altı gün küçüğüm doktorun doğum günü. Niyetim doğmuş olmakla ilgili duygularını anlattırmaktı ama söz başından sağlık sisteminin tuhaflıklarına geldi ve iştahlı konuşması, ilginç anekdotlarıyla bunu unuttum. Gerçi elma dişler gibi yaşamasıyla bu işten genelde hiç de hoşnutsuz olmadığı hissedildiğine göre anlatacaklarını zorlanmadan hayal edebilirim. (Usulen güçlüklere de değindiği ama bunu da zafer duygusunu beslemek için yapacağı bir yaşam değerlendirmesi olurdu herhalde. Hayat karşısında rakibini pek o kadar da kendi kalibresinde görmeyen hoşnut, kanlı canlı bir savaşçı gibi duruyor.)

Bizimki ilginç yaş. Bıçak sırtı. Geride bıraktığımız yanından çok da fazla uzaklaşmamış oluşumuzla gençlikten kopuk değiliz. Yaşlanmada önde giden bedenlerimizdeki çarpıcı değil, şimdilik sadece gözlemlenebilir değişimler ve kendini eskisi, her zamanki gibi bilen zihinlerimiz arasında bir bölünme devresi bu. İsteği hemen hemen aynı, enerjisi düşmüş hamleler zamanı. Vazoya taptaze konulmuş buketin beşinci günü gibi. Geçmiş, şimdi ve rahat yapılır hale gelen projeksiyonuyla gelecek bir arada. Böylece grafiğin sürekli düşüşe geçişinden önceki son bir yükseliş belki.

Yani oluruna bırakılırsa. Ama kollar sıvanır da insan dizginlerini kendi eline alırsa zamanı sahip olduklarını kopara kopara alan bir zorba olarak değil, pişmenin, tatlanmanın, tat vermenin kararında ateşi gibi yaşamak her daim mümkün.


Değil mi?

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder