Meyveli pastayla gittik bugün. Altı gün küçüğüm doktorun
doğum günü. Niyetim doğmuş olmakla ilgili duygularını anlattırmaktı ama söz
başından sağlık sisteminin tuhaflıklarına geldi ve iştahlı konuşması, ilginç
anekdotlarıyla bunu unuttum. Gerçi elma dişler gibi yaşamasıyla bu işten
genelde hiç de hoşnutsuz olmadığı hissedildiğine göre anlatacaklarını
zorlanmadan hayal edebilirim. (Usulen güçlüklere de değindiği ama bunu da zafer
duygusunu beslemek için yapacağı bir yaşam değerlendirmesi olurdu herhalde. Hayat
karşısında rakibini pek o kadar da kendi kalibresinde görmeyen hoşnut, kanlı
canlı bir savaşçı gibi duruyor.)
Bizimki ilginç yaş. Bıçak sırtı. Geride bıraktığımız
yanından çok da fazla uzaklaşmamış oluşumuzla gençlikten kopuk değiliz.
Yaşlanmada önde giden bedenlerimizdeki çarpıcı değil, şimdilik sadece
gözlemlenebilir değişimler ve kendini eskisi, her zamanki gibi bilen
zihinlerimiz arasında bir bölünme devresi bu. İsteği hemen hemen aynı, enerjisi
düşmüş hamleler zamanı. Vazoya taptaze konulmuş buketin beşinci günü gibi.
Geçmiş, şimdi ve rahat yapılır hale gelen projeksiyonuyla gelecek bir arada.
Böylece grafiğin sürekli düşüşe geçişinden önceki son bir yükseliş belki.
Yani oluruna bırakılırsa. Ama kollar sıvanır da insan
dizginlerini kendi eline alırsa zamanı sahip olduklarını kopara kopara alan bir
zorba olarak değil, pişmenin, tatlanmanın, tat vermenin kararında ateşi gibi
yaşamak her daim mümkün.
Değil mi?
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder