15 Haziran 2024 Cumartesi

DENİZ GÖZLÜĞÜ

Yavaşça alıştım.

Sabah güneşi omuz başımda, bir saati aşkın yüzmek, sıcak yorgunu gözlerimi fazladan hırpalıyordu. Işık ve tuz ile aralarına bir perde indirmek rahatlattı. Yoksa tabii çıplak gözden çok uzak bu görüş prezervatifli seks gibi bir şey. Ama ne yapalım.

Nasıl takarsam takayım, kenarından köşesinden su almasıyla uğraşırken birkaç sefer sonra camlarını sıvadığım tükürüğümü bile ayarlayabilecek kadar bir beceri kazandım. Kazanmasına ama gözlerimin önünde hala buğu ve damla beneklerinden görüntü kırıcılar oluyor. Alışmakla kalmadığım da bu. Algılarda olağanın biraz dışına çıkma vesilesi sunan her fırsat gibi onun da boynuna atlayıp kanatlarına tutundum.

Deniz gözlüklü görüş, yanlış anlamalar, hiç anlamamalar, anlamanın gelip giden sınırlarıyla oynaşan bir yavaş (hem hız hem kavrayış bakımından yavaş) görüş. Çiftleşen tekne direkleri, mürekkebine su damlamış resimler gibi iç içe geçip biçimsizleşen evler, şu botun üzerindeki beyazlı adam ne yapıyor orada dakikalardır diye meraka kapılıp yaklaşınca onun adam değil, usturmaça olduğunu keşfetmek. Kesintisiz bir kestirme (tahmin ve kısa yol tutturma olarak her iki anlamında) pratiği. Güzelim sabah ışığı ile onun altında serpilen renklerin yerini alan bu kıtlaşıp fukaralaşan bakış beni başka haller arasında gezdiriyor. Belki katarakt ya da başka bir görme bozukluğu. Belki beynin yönetici işlevlerini etkileyen dejeneratif bir rahatsızlık. Yahut kötü bir uyuşturucu/uyarıcı tribi.

Bildiğini sürüp gidecek sanma. Değişim gelir der gibi. Yaşlılık, hastalık, apansız bir kaza. Vaktinde-vakitsiz. Ve okuyabileceğin üniversitenin tanıtım turu gibisinden tadımlıklar sunuyor.

Can yakmayan bir simülasyon.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder