16 Kasım 2023 Perşembe

SIKILGANLIK

Alain de Botton, An Emotional Education’dan:

Sıkılganlık yerleşik, neredeyse doğuştan gelen bir hal gibi görünebilse de özünde kendimize ve dünyadaki konumumuza dair biraz temelsiz bir dizi düşüncenin yol açtığı çaresi olan bir durumdur.

Sıkılganlığa kapıldığımız anlar bir farklılık hissinden kaynaklanır. Ürküntümüzü tetikleyenlerin tümü kadın ya da erkek, güneyden ya da kuzeyden, zengin ya da yoksul, hepten kendine güvenli veya tuttuğunu koparan insanlardır. Bizse öyle değiliz -dolayısıyla söyleyebilecek tek bir sözümüz yoktur. Bizi tutup sessizliğimizden çıkarması için her birimizi iki farklı kimlik sahibi olarak düşünebiliriz. Yerel kimliğimiz içine yaşımızı, cinsiyetimizi, ten rengimizi, cinselliğimizi, toplumsal zeminimizi, varlık, kariyer, din ve kişilik tipimizi alır. Ama bunun ötesinde bir de evrensel bir kimliğimiz var; türümüzün bütün diğer üyeleriyle aramızdaki ortak noktalardan oluşuyor. Hepimizin sorunlu aileleri var, hepimiz düş kırıklığına uğramış, aptalca davrandığı olmuş, sevmiş, para konusunda sorunları olan, kaygı duyan insanlarız -ve etimize bir şey batırıldığında hepimizin kanı akmaya başlayacak.

Shakespeare’in Venedik Taciri’de Shylock’un coşkulu ünlü patlamasının son cümleleri evrensel kimliğin ifade bulmuş en güzel kutsanmalarından biridir: “Ben Yahudi’yim. Bir Yahudi’nin elleri, organları, hisleri, sevgileri, tutkuları yok mudur? Bir Hıristiyan ile aynı besinlerle beslenmez, aynı silahlarla yaralanmaz, aynı hastalıklara yakalanmaz, aynı yollardan şifa bulmaz, aynı kış ve yaz ile ısınıp serinlemez mi? Bize iğne batırsanız kanımız akmaz mı? Bizi gıdıklasanız gülmez miyiz? Zehirleseniz ölmez miyiz?”

Bu sadece politik olarak dışlanmış bir azınlık için geçerli değil; pekala sıkılgan için de söylenebilir. İfadesini şiveler, işler, şakalar ve yaşta bulan en ürkütücü yabancılıkta geride kalan ortak bir öz olmalı. O güzel bir kadın iken biz çirkin çocukların ülkesinden gelmiş olabiliriz; o paraya para demeyen başarılı bir insanken biz yoksulların diyarından gelmiş olabiliriz; bize emeklilik görünmüşken onlar yirmilerine yeni basıyordur. Fakat Shylock’u aklımızda bulundurarak farkların ötesine bakmalı ve evrensel bir ortaklıkta ısrarcı olmalıyız.

Shakespeare, çok ünlü bir duyurusuyla hatırlanan Romalı oyun yazarı Terence’i okumuş, özümsemişti: “Homo sum, humani nil a me alienum puto” (Ben insanım, insana dair hiçbir şey yabancım değildir). Sıkılganlık, kişinin geldiği yerin biricikliği üzerinde durmasının en mütevazı, nazik ve talihsiz bir biçimidir.

Sıkılgan kişinin kendinden kuşkusunun özünde kuşku götürmez biçimde sıkıcı olduğu yatar. Oysa hiç kimse gerçekten sıkıcı değildir. Yalnızca daha derinde kim olduğumuzu dile getirmeye cesaret etmediğimiz (ya da bunu nasıl yapacağımızı bilmediğimiz) vakit sıkıcı görülme tehlikemiz olur. Bütün özlemleri, çılgınca arzuları ve umutsuzluğuyla dürüst, yapaylıktan uzak bir şekilde tanık olunan insan hayvanı her zaman ilgi çekicidir. Birini sıkıcı diye bir kenara attığımızda sadece bize kendisi olmanın nasıl bir şey olduğunu söyleme cesareti ya da konsantrasyonunu bulamamış birine işaret ederiz. Açlığını çektiğimiz, gıpta ettiğimiz, pişmanlık duyduğumuz, yasını tuttuğumuz ve düşlediklerimizden bazılarının inceliklerine girdiğimiz her zaman merak uyandırıcı olduğumuz ortaya çıkar. İlginç insan açıkça ve dışsal olarak ilginç şeyler yaşamış, bütün dünyayı görmüş, önemli kişilerle karşılaşmış ya da kritik jeopolitik olaylarda yer almış biri değildir. Kültür, tarih veya bilimin ağır mevzularında yetkinleşmiş biri de değildir. Kendi zihin ve yüreğinin dikkatli, kendinin farkında dinleyicisi ve güvenilir temsilcisi olmuş, bundan ötürü de bize kendisi olmanın dokunaklı yanı, dramı ve ayrıksılığının aslına sadık ifadesini sunan bir kişidir.

İlginç olma yeteneği sadece sıra dışı bir kabiliyete özgü olmadığı gibi böyle bir kabiliyete de dayanmaz. Bütün istediği içtenlik ve odaklanmadır. İlginç dediğimiz insanlar özünde sosyal ilişkilerde hepimizin derinden istediği şeyin farkında olandır: Hayatın başka birinin gözünden nasıl göründüğüne sansürsüz bir bakış ve içimizde bize en şaşırtıcı, tuhaf ve korkutucu gelen hiçbir şeyde yapayalnız olmadığımızın güvencesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder