30 Eylül 2021 Perşembe

CEHENNEM BİZİZ, HEPİMİZ

Benden 1955 yaş büyük bir yol arkadaşım Mektuplar’ında iyileşmek için önce ne kadar hasta olduğunu idrak etmen gerek diyor.

Kesintisiz bir savunma-saldırıdan lenfleri düğüm düğüm olmuş bir toplum için ne kadar geçerli?

Ya o toplumun bir bireyi olarak kendim için?

Kapıdan dışarı adım attığın an soluduğun güvensizlik ise..

Komşuna, sebzeni satın aldığın manava, işini yaptırdığın ustaya, yönetimi saymıyorum bile, uluslar arası ittifaklara, çokuluslu ahtapot şirketlere, gözüne, kulağına, düşüncene ilişen herkes ve her bir şeye güvensizlik..

Her an her yerden bir kazık yeme beklentisi..

Hep diken üstünde olma hali..

Bu neler, neler doğuruyor?

Bir kere sürekli ve ağır bir gerilim.

Arkaplanı o kadar uzun zamandır işgal ettiği için artık allahın emri bilinen bir gerilim.

Zembereğinden boşandı-boşanacak bir yay gibi olmak.

Böyle bir yaydan insanlara, hayata sakin, kulakları ve zihni açık bir karşılık beklenebilir mi?

Hayır! Olsa olsa ayarı bozuk, açıldı mı olanca ağırlığıyla, geçmeye çalışanın sırtına çat diye kapanan bir otomatik kapı elverişsizliğinde bir tepki beklenir. Tünel vizyonlu, güdük, hapsedici.

Sonra da bütün bunları hep karşımdakilerden, etrafımdaki dünyadan bilirim. Tepkimle onu tekrar tekrar yeniden nasıl ürettiğime uyanmadıkça kendimi masum-mağdur, başkasını fail bellerim.

Sartre’a selam olsun.

Cehennem biziz.

*

Ek bir düşünce konusu: Virüslerinden başlayarak yönetimlere ve ilaç şirketlerine kadar pandeminin ülkede ve dünyadaki kronik güvensizliğe etkileri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder