16 Temmuz 2021 Cuma

YOK’U GÖRDÜM

Onlar denize girerken ben çıkıyordum. Bembeyaz tenli, şişman, 13-14 yaşlarında bir oğlanla 50’lerindeki annesi. Oğlan engelliler için suya döşenmiş plastik şeritte bile dengeyi tutturamıyor, bir dona kalıp bir çözülerek sarsakça yürürken kadın onu bir canım-hayatım salvosuyla cesaretlendiriyordu.

O ilk görüşümde oğlanın pek sesi çıkmadı, kıyıdan da açılmadılar.

Birkaç gün sonra kadından daha yaşlı kocası da ikiliye katıldığında üçü güvenlik sınırına kadar yüzmeye başladı. Baba bu üçgenin uzak noktasıydı, asıl ilişki oğlan ile annesi arasında. Çocuk kalınlaşmasını tamamlamış sesiyle kız gibi nazlı konuşuyor, cilveler yapıyor, birkaç saniyede bir anne! diyerek kadını eritiyor, mührünü aralarındaki aşka basıyordu. Dilini mahsus mu peltekleştiriyor, r’leri silinirken bebekliğe geri yuvarlanıyor, kadının oğul aşkına kılıf sunuyordu, bilemedim. Bir yanı pek bilmişken kalanı biraz ebleh, durmadan konuşan oğlan, ona çanak tutan ana ve hep susan baba ile bugün dubaların orda karşılaştık.

Oğlan bir anlığına annesini bırakıp babaya yapıştı. Sırtında bir şey var mı bakayım diye tutturdu. E hadi bak bakalım. Seslileri yayıp uzatarak boru gibi sesiyle sonucu haykırdı:

Anne! Babamın sırtında hiçbir şey yok, bak!

Anne hiç duraksamadı:

Evet evet! Yok’u gördüm.

Kulaklarıma inanamadım. Hem de doğaçlama, dipsiz bucaksız, o nasıl bir cevap öyle.

Denizin dibinde kalınından bir altın bilezik buluvermiş gibi çıktım sudan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder