23 Temmuz 2021 Cuma

EYÜP BABA

Kotrası, katamaranı, ahşabı (az), pleksiglası (bolca), motorlusu, yelkenlisi, milyonlarca doların yüzdürüldüğü koyda ipini koparmış, gelip plajın güvenlik dubalarına dayanmıştı. Sahipsiz, bakımsız, ufacık bir balıkçı teknesi. Çürüyen metal kısımlarından kirlenmiş beyaz boyasına yol yol pas akmış, dümeni bir külüstür teker, kaptan koltuğunun süngeri dışarı fışkırdı fışkıracak.

Mavi boyalı ismi Eyüp Baba.

Benzerlerinin barınağından uzakta, benzemedikleriyle arasındaki çelişkiyi bakıp da gören olacak olursa suratına çalmakta.

Sayıp döküyorsun işte Eyüp Baba.

Keyif, prestij, statü (kılıç ve kalkan) timsali oncası bir yanda, karşılarında sen.

Nasıl da gösterişliler değil mi? Uzaktan safi ışıltı, pırıltı. Refah, güvence. Ya içleri? Sahip olma hırsı, sahip olduğunu elde tutma, yarıştırma gailesi, dahasına bilenen iştah ve kaybetme korkusuyla beslenen bir var bir yok mutluluk, dipsiz bir doyumsuzluk ile ne kadar çalkantılı?

İşlevinden ibaret bir takacık, sahip olmayı hayata zemin taramayacak bir çapa atmakla bir tutma aldanışını böyle tabak içinde göz önüne sermiyor mu?

Onun çırılçıplaklığı, nice anlamla, simgeyle yüklenmiş diğerlerini bir anda rüküşleştirmiyor mu?

Gelip geçiciliğin unutulup gidişine, yok sayılışına karşılık lamı cimi olmaz bir sadelik, kesinlikle ortaya konuluşu bu karşılaşma.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder