19 Şubat 2011 Cumartesi

BUGÜN

 Genişliği 20 santimi aşan bütün yatay yüzeyleri paspaslarla kaplı bir apartmanda oturuyorum. (Her Yöneticinin kendince bir üslubu, güzelleştirme anlayışı var, bunun bir parçası olsa gerek.) Kapı sahanlığımın orta yerindeki paspasta da komşum genç çiftin yerleştirdiği, geçtiğimiz mübarek Noel’den beri orada duran bir Noel Baba kuklası. İçimi zamanı geçmiş şeylerin ölgün hissiyle doldurmaya başlayalı bir iki hafta oluyor. Vazosunda önce boynu bükülen, yaprakları dökülen, yavaş yavaş kururken suyunu çürüten unutulmuş çiçekler gibi.

Oraya bırakılmadan öncesinden eskimiş görünümlü Noel Babanın, trenden inmeyi unutmuş yolcu gibi öylece kalakalmasını yüreğim almamaya başladı.

Günüme 5 dakika kala dürtüveren muzip bir ilhamla fırladım. Bulduğum en sarı yapraklı defterden bir sayfa kopardım. Mesajımı yazıp külahına iğnelediğim Babayı başka bir paspasa, sevimli komşularımın kapıyı ilk açışlarında burun buruna gelecekleri şekilde yerleştirdim.

Şeylere “doğruluk” niteliğini veren zamanlılık. Zamanında yaşamak – zamanında ölmek – zamanında da ortadan kaldırılmak.

Keyifle çöktüm koltuğa. Kalan dakikaları geriye doğru saymaya koyuldum.

*

Doğum günlerini şu veya bu gerekçeyle yabana atmamalı. Eğer öyle kullanırsan güçlü bir vurgu çünkü. Eski trenlerin, üzerinden sekerken başka bir ritme, titreşime atladığı ray araları gibi. Tak-TA-tak!

Zamanın fosforlu kalemle çizilen bir anı. Böylece gündeliğin dışına çıkan bir algılamaya da alan açma vesilesi. Kendini salıp hayatta olma sevincini yükselterek, daha yoğun, özellikle köpük köpük yaşamanın. Borçlu olduğun şükranı şöyle dolu yürek duymanın, ne bileyim.


Bugün benim doğum günüm!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder