Oysa ne güzel ağaç. (Ağacın çirkini var mı ki?) Geniş gölgeli gövdesi, küçümen yapraklarının koyu (Faber) yeşili. Ama bu sıralar çiçeklenme önceki kokusu! Birkaçının sıralandığı yol ağzından uçtaki balıkçı barınağına yürürken suratımız buruşur, burnumuzu tutardık. Güneşte unutulmuş bir leğen sodalı suya basılan kirli çamaşır kokusu derdim. Dün denize giderken güzelliği içimde, kokusu burnumda yükselen ağaca dönüp tatlı bir yürekle Ayy keçiboynuz! Başlamışın yine dedim.
Su çok
güzeldi. Deniz kokusu dümdüz, arındırıcı. Hafiflemiş, tazelenmiş çıkarken
burnumda sayfa çevirip ağacı sil baştan kokladım. Ne ılık sodalı su, ne kalmış
kirli çamaşır; iticiliği-çekiciliği olmayan, kendiyle başlayıp uzanan ve biten
bir yeni koku.
Yepyeni,
bambaşka.
Keçiboynuzuyla
denizi birlikte selamlayıp evin yolunu
tuttum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder