16 Ekim 2018 Salı

KENDİ KÜRATÖRÜN OL

Derlenip toparlanmış, çerçevelenip adı konmuş, önüme sanat eseri (ve müzik) olarak getirilecek şeyleri beklemek zorunda değilim ki.

Sanatı kabul gören biçimler içinde başkaları tarafından yapılıp sunulan bir şey olarak görmez olduğum an bakış alıcılaşıyor ve tüm çevrenin, hayatın içinden hammadde fışkırıyor.


Sabah yürüyüşünden



Ondan sanat filan beklemediğinden önünden geçip gideceğin herhangi bir yüzey, sen onu gözünde özelleştirerek çerçeveleyene dek çerçöpten ibaret olanlar vs bütünleşiyor, ağırlık, yoğunluk, derinlik kazanıyor ve kendi içinde bütün bir ses oluyor. (Zaten aynı şey sesler için de geçerli. Kulağımı açarsam toplayıp birbirine bağladıklarımla bir tür synthesizer olarak dolaşıyor, çok hoş zamanlar geçiriyorum.)

Gözlerin hayat boyu mamul çıktı ile, adı sanı konmuş sanatla yeterince beslenmiş, bir noktadan diğerine, diğerlerine, anlamdan anlama gidip gelmeyi öğrenmişin, bağlantılar kurmayı, geçitler açmayı -ve görselliğin gani olduğu bir çağda yaşıyorsun. Daha ne bekleyeceksin?


Güneş değmiş

Bulduklarını tezgahına yay, önlerine geç. Hangisi bir akış anlatıyor, hangisi durum, hangisi tek bir anın gongunu vururken sular seller gibi konuşan hangisi, baktıkça yeniden keşfet.


Meyveli çalkantı

Görsel kompost

İnsan kendi gözleri, kulaklarıyla neden kendine küratör (ve DJ) olmasın ki? 


Tutku

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder