18 Mayıs 2017 Perşembe

HAYALİN KATLARI ARASINDA

Elimizi kolumuzu sallayarak karanlığa dalmak üzereydik ki görevli önümüzü keserek içeri sınırlı sayıda kişi aldıklarını söyledi. Döner bir uğultunun eşlik ettiği gölgelerin, çakıp sönen yansımalar, görüntü kırınımlarının sızdığı mekanın eşiğinde dikilip ne olduğunu pek de bilemediğimiz şey için epeyce bekledikten sonra ayaklarımıza galoşları geçirip çıkan iki kişinin yerine giriverdik.


Kendimizi çepeçevre bir algı kayması içinde bulduk. Görüntüler fırdolayı akıyor, ışık ile derinlerden, sanki gayya kuyusundan yükselen uğultu ağır ve düzensiz bir nabız temposuyla kısılıp açılıyordu. Ortasında on kişi aynalar arasında aşağının yukarıya karıştığı dipsiz bir düşüş ya da –başınızın yönüne göre- yükselişe yuvarlanmaktaydı.

İzleyici ortada bir çubuğa sabitlenmiş tablet aracılığıyla görüntü akışına müdahale edebiliyor, dönüp duran “belgeleri” ne olduğu seçilemez ufaklığa getirerek taşkın bir sele dönüştürebildiği ya da bu malzemeden tonozlar, kemerler vb formlar oluşturabildiği gibi aralarından seçtiklerini (Osmanlıca evrak, sigara kağıdı reklamı, duyurular, haberler, uyarılar) büyüterek öne çıkarabiliyordu.

Öyle bir sürükleniş, savruluştu ki bu, bulunduğumuz mekanın ayna kaplı bir silindirden, kapıldığımız selin ise buna yansıtılan, seçilerek büyütülüp küçültülen imgelerden ibaret olduğunu idrak etmek zaman aldı.

Refik Anadol’un pek çok açıdan baş döndürücü (daha ileri giderseniz kurdurduğu paralellerle aydınlanma yaşatıcı) Arşiv Rüyası adlı medya enstalasyonu 11 Haziran’a kadar Salt Galata’da.


                                                           (Toplu düş..)

*
Benzeri bir deneyimi geçen hafta Borusan Perili Köşk’te Rachel Rossin’in I Came And Went As A Ghost Hand / Meteliksiz Geldim Meteliksiz Gidiyorum başlıklı 3D eseriyle yaşadım.

Başlığı kafama geçirip ne olduğunu anlayamadan bir dipsiz boşluğa da orada yuvarlandım. Başımın hareketiyle biçimlenen bir uzayda ince katmanlarına ayrışmış sıradan mekanların, nesnelerin (sanatçının yatak odası, çalışma masası, basamaklar, kalorifer dilimleri vb) arasında dikkatimin yönü, bir belirip bir kaybolan hayalet bir elle birlikte algı çerçevemi doldurup doldurup boşaltıyordu.

Bütün o baş döndürücü hareketin maskesini alaşağı etmek, alt tarafı karmaşıklık kılığına girmiş bir göz boyayıcı olduğunu fark etmek ve algıların sarhoş edici oyunlarından geri çekilip bakışını kuklalardan kuklacıya (temel yalınlığa) çevirmek burada da zaman alıyordu.


Rossin de Anadol da şöyle bir güzel ayılmak için önce dibine kadar sarhoş olmalısın der gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder