16 Ekim 2015 Cuma

NE YAPMALI – NE YAPMAMALI?

Kendimle konuşmalardan:

Güçlü duygular bir kez yayından çıktı mı dağılmaları zaman alıyor. (Bol kepçe salgılanan hormonlar, aç nöro transmitterlerle allak bullak olan fizyolojinin denge durumuna dönmesi vakit istiyor.) İlk bunu teslim etmek gerek. Düdüklü tencereyi patlamak üzere buharlar saçarken bulduğunda ne yaparsın? Gider (koşar) altını kapar, pencereleri açarsın. Basınç düşene kadar da dokunmazsın. Oysa infilak halindeki duyguların uyandırdığı ivedilik hissi eyleme geçme dürtüsü yaratıyor. Bir şeyler yapma. Ama yangında aşağı yerine yukarı koşmak kadar yanlış bir güdü bu. Tencerenin altını kapamak, bu hararette hareketi kesip yatışmayı beklemek yerine ateşi fayrap etmek. Eğer mecazi değil gerçek bombanın patladığı yerin yakınlarında değilsen (bu durumda hareket hayat kurtarıcı olabilir) düşünmekten başlayarak eylemi kes. İnfial halinde üretilen hiçbir düşünceden, atılan adımdan hayır gelmez.

Belirsizlik baskısına yenik düşüp saldıracak yer ararken darbeyi, travmayı anında savuşturmak için açıklamalar getirmeye, hükümler vermeye girişirsen, o andaki yıkıcılık çok sonraki düşüncelerine, duygularına da rengini vermeye devam eder. Öfke, tepkisellik, nefret böylece sürer gider.

Herkes bir şey söyler, bir şekilde hisseder, hareket ederken farklı bir yöne gitmekten çekinme. Bireysel-kolektif krizlerde yanal düşünme (lateral thinking) çıkış için en gerekli şey olabilir. Ortaklaşan düşünce-hissiyat ise aynı odadaki, sarkaçları bir süre senkronize olan saatler örneği tektipleşir ve bir gerçeklik kafesine dönüşür.

Yaşadığın çalkantıyı savuşturmaya, yok bilmeye kalkışmadan bedenini ve zihnini rahatlatacak konu dışı şeyler yapmak iyi. Haldır haldır yürü, yüz, otur toprağı, bir ağacın gövdesini, yaprağı seyret. Flüt çal. (Araya düşünen zihnin, kelimelerin girmeyeceği doğrudan bir dışavurum, kimseyi, çevreyi etkilemedikçe iyi bir egzoz.) (Daha Dün Annemiz’i avaz avaz, bozuk çalarken bir süre sonra perdenin düşüşünü, çalışın sakinleşip ahenge dönmeye başladığını izlemek ilginç.) Aynı durumdaki insanlarla sözlü paylaşım, karşılıklı dolduruşa getirici ise uzak dur.

Şefkat alıp ver. Yanında yörende insanlar, seni evlat edinen kedi, peşine takılan köpek dostlarınla.

İnfilakı izleyen yıkıcılığın panzehiri bu. Yüreğin acıyla kasılır, kapanır, zihninden öfke, nefret yükselirken yangından doğru yönde uzaklaş. Kalbini aç. Gıcırdayan dişlerle değil, okşayan, içe işleyen gözlerle, yüreğinkiyle bak.

Sevgiyle sarmala kurbanları, mağdurları, kendini. (Sevgi öne çıktığında olmadık bir şeyi daha görüyorsun. Mağdur edenlere de bakışın değişiyor. Ama bu belki daha sonranın konusu.)

Bireyin öneminin abartıldığı bir çağ bu. Harekete geçmeli, üzerine düşeni yapmalı, tavır almalı, bunu ilan etmeli, köşende kalmamalısın. Sen yapmazsan durum değişmez! İlk bakışta ne kadar soylu, doğru görünüyor. Ama harekete geçmeye gücü, olanakları ya da cesareti yetmeyen birçok insan üzerinde ne ağır bir yük, suçluluk, utanç kaynağı. Böylece belki kendileri bile farkında olmadan eylemi çenebazlık ve bağırtkanlıkla ikame ediyorlar. Havanda su döverken de kendileri eziliyor.

Dört işlevsel çıkış var:

Durumu değiştirmek için eyleme geçmek
Kabul etmek
Uyum sağlamak
Uzaklaşmak

Genelde gördüğümse şiddetli bir değiştirme isteği (sürtüşme, kızgınlık) ile insanların olduğu yerde kalması. Vites boştayken gaza yüklenmek. Eyleme geçeceksen geç ama geçmeyeceksen eylem taklidinden uzak dur; bir yandan gemine asılırken atı kamçılama.

Kriz zamanları dışında anlamaya, daha etraflı görmeye, yaratıcılığı beslemeye, hayattan başlayarak ilişkilerini güçlendirmeye yatırım yap. Oku, öğren, gözlemle. Ve sor. Hep sor. Sorgula. “Böyle tepki göstermek normal!” savuşturmasına pabuç bırakma. Bir şeyin “normal” olması işlevsel olduğu, nihai amaca (iyi bir yaşam) hizmet ettiği, iyileştirilmesinin gerekmediği anlamına gelmez.


Alet kutun dolu olsun. Kaynakların buharlaştığı travma sonralarında açıp açıp yararlan.

1 yorum:

  1. Gecikmis olarak okudum…ama sanki tam zamanini beklemis! yatistirdi. :) Zihnine saglik.

    YanıtlaSil