13 Nisan 2011 Çarşamba

DUYDUK DUYMADIK DEYİN

Babam, koridorun 30 yıldır kapanmamış camlı kapısını kapanıp kilitlenebilir hale getirmeye karar vermiş.

Kapı şişmiş, badana sırasında astarı da çok kalın vurulmuş ama oluyor bak, dedi. Nasıl oldurduğunu gösterdi. Kapıyı gümbürtüyle yarı oturtuyor, sonra anahtara demir bir çubuk sokup tüm gücünüzle çeviriyordunuz. Kilitlenir gibi oluyordu.

İçine sinmemiş olmalı, bir sabah hışır-hışır hışır sesleriyle uyandığımda elinde avuç içi kadar bir zımpara parçası, kapının kenarıyla uğraşır buldum. Bu işlerden hiç anlamam ama uğraşın umutsuzluğu benim için bile ortadaydı. İşe yaramayacağını bildiğimden sesimi çıkarmadım. Hışırtı sürdü gitti.

İki gün sonra gittiğim yerden dönüşte “Gel!” dedi, yüzü bir kent daha fethetmiş muzaffer bir imparatorunki kadar aydınlık. “Çok güzel yaptım.” Kapıyı korkunç bir şangırtıyla çekti: “Şimdi çevir anahtarı!” Damağımı kaldırıp birkaç saniye boyunca camların dört bir yana dağılmasını bekledim. Sonra anahtarı çevirdim. Evet, artık demir çubuğun yardımına gerek yoktu. “Şimdi aç!” Normal bir kapıyı açar gibi yaptım. Bir şey olmadı. Kımıldamadı bile.

“Hayır” dedi, “Şöyle.” Ve aynı anda okkalı bir tekmeyle pekiştirilen omuz darbesiyle ortalığı ilkinin iki katı bir şiddetle ayağa kaldırdı.

Ben gözlerimi yumup bu sefer kesin dediğim dağılmayı beklerken, “Gördün mü, gayet iyi oldu!” dedi nurlu bir ifadeyle.

Algılardan işitmeyi silerseniz ortada hiçbir sorun kalmıyordu ama bu henüz sadece onun dünyası.

*
Onun sessiz sandığımız, gerçekte hiç öyle olmayan dünyası.

Sadece işittiğimiz sesler aynı değil.

Beyinde bir kez işitme merkezine yer açılmışsa burası dış uyaranla “doyurulmadığında” beyin uyaranlarını kendi üretir, olmayan sesler yaratır, bedenin iç seslerini çoğaltarak işitirmiş.

Yani dış alemde yönlenmenin görmek kadar önemli bir kanalını tümden devreden çıkarmak söz konusu değil. Ya olanı algılayacak ya da olmayanı uyduracak ama durmadan bir şeyler işiteceksiniz.

İkincisinin işe yaradığı durumlar da yok değil. Birçok tehlikeyi öngöremiyor (önduyamıyor) olabilirsiniz ama kim bilir belki böyle daha az diken üzerinde yaşıyorsunuz.

*

İşitmemek görmemekten daha ağır depresyona yol açabiliyormuş.

Babam için böyle değil. Olumlu yaradılışıyla işitmemenin çikolata yüzünün tadını çıkarır görünüyor.

Kapıya omuz vurup tekme savururken yüzüne yayılan mutluluk ifadesi başka türlü açıklanamaz herhalde..

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder