Birine, birilerine kafayı fena halde takmak üzereysen atı alan Üsküdar’ı geçmeden, tepkin şirazesinden çıkmadan içinden gelenin tam tersini yap.
Kaçınmak, arkanı dönüp
tabanları yağlamak, kafanda yapışırken görünürde uzaklaşmak yerine muhabbeti
dene. Gevşet kaslarını, kasılıp kalmış ruhunu, zihnini, arkadaşça bir ayaküstü
sohbete giriş. Muhatap al. Gözünün içine bakarak söylediğin hafif, içten bir günaydın!
bile iş görür. Tırmandırdığın tepkin kendi kendine çalıp oynadığın bir oyun
olmaktan çıkıyor o zaman. Karşındakini de dahil ediyor, denklemi değiştiriyor.
Gözünün içine baktığın
birisini profesyonel katil değilsen vurup öldürmenin çok güç olduğunu söylerler
ya, bu da öyle.
Hiç kimse, fikri kafanın
içine hapsolduğunda olduğu kadar beter değil.
Ona dair hükmünü değil,
kişiyi muhatap aldığında bunu hatırlıyor, kendi yargının katılığıyla kendini
hapsettiğin delikten çıkıyorsun.
Ne sesi batıyor o vakit,
ne nefesi.
Sen sensin, ben de ben
deyip yoluna devam ediyorsun.
Ve tanrım! Savunmaya/sakınmaya
yığdığın ne çok enerji açığa çıkıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder