15 Mayıs 2021 Cumartesi

HAYRET!

Blogger com bir yazımı sildiğini bildirdi.

Aldığım mesaj aşağıda.

“Topluluk ilkelerine” aykırı hiçbir şey göremediğim yazıyı da (otomatik tarama motoruna bunun mu takıldığını merak ettiğim için başlığını kaldırarak) yeniden koyuyorum.

(Hello,

     As you may know, our community guidelines 
(
https://blogger.com/go/contentpolicy) describe the boundaries for what we 
allow – and don't allow – on Blogger. Your post entitled 'SKANDÂL!' was 
flagged to us for review. We have determined that it violates our 
guidelines and deleted the post, previously at 
http://aksi-seda.blogspot.com/2021/03/skandal.html.

     Why was your blog post deleted?
     Your content has violated our malware and viruses policy. Please follow 
the community guidelines link in this email to learn more.

     We encourage you to review the full content of your blog posts to make 
sure that they are in line with our standards as additional violations 
could result in the termination of your blog.

     For more information, please review the following resources:

     Terms of Service: 
https://www.blogger.com/go/terms
     Blogger community guidelines: 
https://blogger.com/go/contentpolicy

     Yours sincerely,

     The Blogger Team)

*

 

Bir gerçek köy ile doğanın ortasında bir ev ardından şehirli köyüme döndüm.

Nereden nereye geçtiğin önemli. Buranın üzerine İstanbul ne ise oralardan sonra burası da neredeyse öyle gelebilirdi. Ama hoş bir beklenmediklik oldu, insan çokluğundan önce ufak bir inek sürüsüyle karşılaştım. Halk plajının ucuna yığılmış, suyu kokluyorlardı. Başları fazla boş kalmadı. Gelen geçen, Bağdat Caddesini koyun sürüleri basmış gibi hayret ve kınamayla söyleniyor, cep telefonlarına davranıyordu. (Ben de davrandım ama torunum olsa yakın bir gelecekte bir zamanlar burada inekler bile görünürdü diye başlayıp anlatacağım bir dönüşüm vesikası bulundurmak için.)

“Bunlar da nereden gelmiş buraya?!”

“Kimin bu hayvanlar? Çobanları nerede?!!”

Fosfor yeşili yelekli belediye işçileri hayvanların başına geçti de millet yatıştı. Allah vermesin, yoksa nerede olduğumuza uyanmak vardı.

*

Sizi biraz bekleteceğim, döküm alıyorum da, dedi kasiyer.

Gözüm hemen yan kasaya gitti. “Oraya geçeyim.”

Arkadaş kahvaltıya gidecek, dedi, hemen bakacağım size.

İçimdeki, boşanmaya hazır zembereğin başını boş bırakmaya gelmiyor. Diz altı refleksi gibi, ortaya çıkıveriyor.

Başımı iki yana salladım.

“Şehir alışkanlığı işte. Acelem neyse?!”

Kasiyerle birlikte güldük.

Yolda, ne oralısın ne buralı dedim.

Ne köylü ne şehirli olanlarla birlikte şehri köye taşıyıp ne orası ne burası edenlerle yığıla çoğala, reflekslerimizi çok bileyip az gevşete yuvarlanıp gideceğiz anlaşılan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder