Komşu ve arkadaşları kapanmayı cümbüşe çevirdi. Akşamları balkonunda toplanıyor, yeme içme faslıyla şarkılara geçiyorlar. Saatler ilerledikçe sesler yükseliyor, çatlıyor, perdeler yekten kayıyor.
Dün kedileri lanetleyen
kadın ile kocası da geldi. Bir iki aydır yoktular. Kadın kaldığı yerden sesini
(yüksek ve çirkin) dirsek gibi kullanmaya, kendine bununla alan açıp bayrağını
ortasında dalgalandırmaya devam ediyor.
Sesin bu işlevinin
ayırtına onunla varmasam da gözlemi derinleştirmek için iyi bir numune.
Ses onun elinde etrafını meşruiyet
tanımadan çevirmede, çevirdiği alanı genişletmede etkili bir araç. İki el
belde, her an çaçaronlaşabilir sınıfından yıldırıcı bir silah.
Bir ara evin arkasında tuğlalardan bir çember yapmışlar. Gece, içinde ateş yakıp hep birlikte etrafını
aldılar. Sohbet, şarkı-türkü. Ateş alevsiz, sesleri alevliydi. Yüksek, şen,
duraksız.
Abartılı bir varlık
gösterisi gibi aldığında topluluğun sesi karşısında senin sessizliğin.
Bunu tam okkanın altına
gitme, sayılmama, silinme olarak alacakken ve sinirlenmenin eşiğinde ani bir
frenle durdum.
Al sana mükemmel bir
egzersiz fırsatı.
Yol ayrımında neler
hissettiğimi yokladım.
Gürültüden fiziksel bir
rahatsızlık.
Onların sesiyle benim
sessizliğimin bir olup yutuculaşması.
Yalnızlık.
Dışlanma.
Hüzün.
Peki. Şimdi bu zemin
üzerinde ya rahatsızlığın peşinden gider ve Vay! Sen ha, bana ha, bu ne
saygısızlık, pandeminin ortasında densizlik diye heyheylenmeye başlar, ya
kederi izler, ah benim kutsal sessizliğim diye hayıflanmaya, karalar bağlamaya
koyulabilir, tepkim hızla çığ gibi büyür, beni içine alıp içimi kavurur, gözümü
bürürken ondan ibaret kalırım.
Ya da
Kendimi geri çeker, olanı zerrece
üzerime alınmaz, böylece ortada “hakları” için kılıç kınından çekilecek,
tercihlerine boyun eğdirilecek, çevreyle bir sen mi-ben mi kavgasına girecek
veya bunun ters kutbunda küsüp kabuğuna çekilecek bir özne bırakırım.
Gerçek bir seçim anıydı.
Kefeler eşit, fizyolojim tutacağım yöne göre değişmeye hazır. İkinciyi seçerek
serinledim. Derin bir nefes aldım. Tıkaçlarımı kulaklarıma tıktım. Sokak
lambaları ve bangır bangır bahçe aydınlatmalarıyla gündüze dönen geceyi geri
getirecek maskeyi uykum gelir gelmez gözüme indirivermek üzere alnıma
yerleştirip yattım, kitabımı açtım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder