31 Mayıs 2020 Pazar

ÖĞRENİRKEN


Benimle iletişimi öğrenen Küf Kedisini izliyorum.

Saklı yerimizi başka bir kedi de keşfetti, kediler. Sadece ona ikramda bulunmak istiyorum. Bunu nasıl iletirim derken baktım beni gözlüyor. Balkona ya da dışarı çıktığımda hep görüş alanımda. Diğerlerini de çekecek sesler yerine göz teması kurup dilimi damağımda sertçe şaklatarak mama paketini sallayıp ikimize özgü bir çağrı oluşturdum.

Ucunda yiyecek pekiştiricisinin de olmasıyla hızla öğreniyor. Öğrendiğini (beni izlemek) değişen koşullara uyarlıyor (geçidine masa iskemle atan komşu kuaföre karşı yeni bir rota).

Öğrenmek hayatta kalmak demek.

İnsan burada da bir istisna. Toplumsallığı hata kaldıran bir güvenlik ağı gibi işliyor. Ders almasam da fiziksel ve ruhsal olarak arkamı toplayan birileri çıkar. Ya da bir konuda iyi öğrenerek biriktirdiğim varlıkla diğerlerindeki açığımı bedelini ödeyerek veya takasla kapayabilirim.

Küf Kedisinin hayatı ile öğrenme becerisi arasındaki doğrudan ilişki benim için geçerli değil.

Öğrenebildiğim öğrenmediklerimin çok altında kalsa da iyi kötü, uzun yaşayabilirim.

*
İnsan hareket kadar (zaten o da bir tür hareket olan) öğrenmek üzerine yapılanmış. Öğrendikçe açılıyor, esnekleşip kıvraklaşıyor, ışıldıyor.

Öğrenmenin ikincil bir hal almasıyla verdiği ödülün (bol dopamin salınımı, tatmin, dahasına duyulan istek ve nihayet yaşama iştahı) yerini tüketimin aldığını düşünebilir miyim? (Sahi, böyle baktığımda bir de kaslarımın yerine geçirdiğim arabalar, uçaklar, tekneler vb. var, değil mi?)

Yeni bir keşfin yerine yeni bir şey. Zihninle, algın, duygun, ruhunla ulaşacakların yerine bir nesne. Parayla satın aldıkların.

Öğrenmek ile ödülünü satın almak.

Bu ikisini bağdaştırmam da mümkün elbette. Ama birinden yoksun kalacaksam hiç duraksamadan ikincisi derim.

Öğrenmenin hayat gailesi denilen sürüklenip gitme içinde neredeyse bir lükse dönüşmesi, asıl yeniliğin, yeniliğin hasının ondan geldiği gerçeğini egzotik bir meyve haline getiriyor.

Halim vaktim mi var öyle şeylere!?

*
Elimdekinden çok daha gelişmiş bir ritim çalıştırıcısı uygulaması buldum. Canıma okuyan bir bölümü var: Üç ölçülük bir cümle dinletiyor, nota değerlerini yazmamı istiyor.

Nota mı sayayım, ölçülerini mi kollayayım, neyi nasıl yapayım, dağılıp gidiyorum.

Bir süre sonra kafam başka yerde olsa bile yapar hale geleceğim, biliyorum.

Ama beni kamçılayan, doğru yaptığım her seferi bir havuç şölenine çeviren, henüz hedefine varmamış bu süreç.



Yeni!yi insan beyni için bu kadar cazip kılan, biyolojik temelde onun öğrenmeyle, dolayısıyla hayatta kalma şansıyla ilişkisi olmalı.

Fiziksel olarak artık pek öyle olmasa da ruhsal olarak bunun ne kadar geçerli olduğunu yaşadıkça, öğrendikçe görüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder