Yatağım uyku nehrinde bir sal.
Yastığa başımı koyup iki satır okuduktan sonra
içim geçiyor. Işığı anca kapayıp salın ipini çözüyorum.
Kıvamlı bir iksir misali onarıcı koyu bir
hiçlikte kim bilir ne kadar gidip rüyalar alemine çıkıyorum.
Uyku beyni malzeme dağarının kapılarını açıyor.
Başka bir var oluşun işleyişini başlatıyor. Fizik, mantık, kültür, zaman, yaratıcılık
sınırlarını ortadan kaldırıp yeni, tekrarlayan, şaşırtıcı, sarsıcı, ferahlatıcı
kendi karışımlarını hiç teklemeden, olağanüstü bir akıcılıkla seyre sunuyor.
Seyirciyim ama fail de. Başıma örmediğim, ördüğüm
gibi sıyrılıp çıkmadığım hal, ciğerini okumadığım, neyi nasıl hissettiğini fark
etmediğim tek bir varlık yok burada. Köpeğe tekme atan da, tekmeyi yiyen köpek
de benim.
Ne görürsem, nasıl görürsem göreyim, sıradan,
bulanık, billur, aydınlık ya da karanlık, bir ziyafetten kalkarcasına doygun ve
hoşnut uyanacağım bir nehir bu. Akışı arındıran.
Ve dikey.
Işığı anca kapayıp açılmamla derinlerine inmem
bir oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder