Korona önlemleri cümle alemle birlikte
gevşetiliyor. Neye göre, kimlerin kararıyla?
Baştakilerin tabii derken bakışımı
kendi tasarruflarımızdaki kendi başımıza çeviriyorum.
Başsa baş, baştakiler dediğin de bu başların
değişken bileşimlerinden ibaret değil mi?
*
Mevsim ilkbahar-yaz arası. Sıcak okşayıcı,
serinlik hoş. Işık yaz pusundan önce, bahar yoğunluğunda. Renkler bitki
örtüsüyle çeşitleniyor, tok, ışıl ışıl.
Böyle bir ortamı hastalık ve ölümle
bağdaştırmak insanın ham hali ya o/ya o basitliğinde ve dümdüz algısı için ne
zor.
Camus’nün Veba’da tarif ettiği Oran ahalisini
çok iyi anlıyorum. Bu havada veba mı olurmuş hissini.
Yaşam saçan güneşe bak bir, bir de gözünle
bakamayacağın şu acar moleküle! Hangisi daha büyük diyor insanın hisleri.
Önlem dediğin de akıldan önce bu hislerin yağlı
zemininde yükselmiyor mu?
İşine gelenle kolayına geleni birleştiriyor,
aklı sonradan buna alet edebildiğin kadar ediyorsun. Al sana özel ya da genel
bir önlem paketi.
Kimi için bu kesim noktası işi banknotları
kaynatmaya, 2022 sonuna kadar evden çıkmama kararına vs vardırırken kimi elini
yıkayıp yüzüne dokunmamakla, ayakkabıları dışarıda bırakmakla rahat edebiliyor.
Her baştakinin sözüm ona akılcılığı kendine.
*
Denizin içim giden lacivertine bakarken açık
bulsam bir lokantaya dalıp kıyıya attığı masaya kurulacak, hatta belki bir de
rakı söyleyecek haldeydim dün sabah. Beyin oluşumu kemale ermemiş, risk
değerlendirme yetisi gelişmemiş ergen halinde. Nero’da şöyle bol kremalı bir
kahve. Kordon boyu uzun bir yürüyüş.
Bodrum’da sokağa çıkma yasağı kalkmış, Hoca’nın
türbesi içindekilere açık, dışardan geleceklere şimdilik kapalı.
Bodrum temizlendi deniyor.
Siz durun, büyük şehirlerden akın başlasın, o
vakit görürsünüz temizliği deniyor.
Bütün bu hikaye planlı bir abartmaydı deniyor.
Hayır, milyonlar ölebilirdi, hâlâ da ölebilir
deniyor.
Aklın bir o yana gidiyor, bir bu yana.
Camus’nün vebası dönemsel eskilikler bir yana,
insanın bela karşısındaki tavrı, tepkisi ile taptaze. Belanın başı ile sonu
(ölüm) dışında eşitlemediği, ayrıştırdığı, uçurumları daha da derinleştirdiği
gözlemi, insanlık hali ile bugün yazılmış gibi.
*
Michel Houellebecq’in yorumu: Bu virüs aynı anda kaygı uyandırmayı ve sıkıcı
olmayı başarıyor.
Kendini bulmana da kaybetmene de vesile diye ekliyorum.
Önlemler hafifletilirken hangisinden hangisine geçeceğiz?
İnsanlar şimdi oflayıp pufladığı kapanmayı özlemle mi anacak?
Şimdi kaynaşmayı özlerken biraz mesafenin hiç o kadar da kötü olmadığını
mı keşfedeceğiz?
Eşsiz bir sükunete bıraktığımız yerimizi olanca gürültü patırtı, kalabalık,
anlamsız bir koşuşturma ve gerilimle geri aldığımızda ah o günler, kaygılıydık
ama ne de iyiymiş dediğimiz olmayacak mı?
Virüsün önceliklere, tuttuğumuz yolun yol olup olmadığına,
alışkanlıklarımıza dair kucağımıza bıraktığı sorular, maske ve eldivenlerle
birlikte çöpü mü boylayacak?
*
Sigaranın kahveyle eşleşmesi gibi yaz havası da kalabalığı çağırıyor.
Gününe göre avaz avaz ya da cıvıl cıvıl, renkli ya da boğucu gelen kitleleri.
Doğa seslerinin yerini insan gürültüsü aldığında şenlenecek mi içim,
yoksa gerisin geri yaban domuzlarına, martılara, kendimle hiç olmadığı kadar
yakınlaşmış söyleşime mi dönmek isteyeceğim?
İnsan, dozu ayarlanabilir bir şey değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder