Nesne biriktirmemek kolay, o zaten ruhumda var. Ama her
atıcı bakışta ayıklanacak şeyler çıkıyor. Saç ve tırnak gibi bir artma
eğilimine karşı uyanık olmak minimalizm.
İnsana neye neden ihtiyaç duyduğunu sorduruyor. O
ihtiyaçların altından da üşenmekten güvensizliğe, aldırışsızlıktan kimlik
inşasına, imaj cilasına türlü şey çıkıyor.
Bazısı için mekanın kalabalıklığı, bu yolla bitek olan
bir zihnin yansıması. Öylesi kısa bir süre uyarıcı, ilginç gelse de uzun vadede
çekimini hissedip hep döndüğüm sadelik, azlık ve arada bol boşluk, alan.
Taze yaşamaya ancak o zaman yer açılıyor.
Mekandan zihne geçiyorum.
Biriktirmenin zihinsel karşılığı kültür. Algının,
zevklerin incelip derinleşmesi güzel. Bir enstrüman olarak imgelendiğinde
insandan hoş bir seda çıkarma yoluna koyulmak iyi şey. Düşünceyi bilemek,
esnetmek, özgürleştirmek. Sormak sormak.
Öte yandan, minimalizme su verdikçe kültür de içimde
ikiye ayrılıyor. Ürünlerini dinamik bir algıyı beslemede kullanmak. Çok
açılılıkta esin malzemesi, yaşam heyecanında yakıt olarak.
Ve yığma olarak kültür. Nesne, daha önemlisi beyin alanı
işgali olarak. Aldous Huxley kültür için aile dedikoduları benzetmesi yapıyor.
İçinde yetiştiğiniz bir ailenin anlat anlat bitmeyen hikayeleri. Deli teyzeler,
dahi kayınçolar yerine sanatçıları, bilim insanlarını, yapıp ettiklerini koyun.
Dışarıdan birinin yabancı kalacağı, yeni dahil olanın ise sıkıntı ve mahcubiyet
arasında gidip geleceği bir kapalı ortam. Bu açıdan kültürlü olmak her
sorulduğunda (daha da sık, hiç sorulmadan) çıkarılıp gösterilen bir kulüp kartı
gibi. İtibar kaynağı, seçkinlik nişanı.
Katalog külliyatı olarak kültür edinme ve muhafaza
gereğini battal bir siyah torba içinde zihnimin ön kapısına bırakıyorum,
çıkarken çöpe atmak üzere.
Kültür denilenle içli dışlı oluyorum. Senli benli. Artık hiçbir
“şöyle olmalı, şunlar şunlar edinilmeli!” buyruğuna koşmuyor. İlgi, merak,
hoşlanma, bir bulmacanın eksik parçasını arayış.. Eski yeni, Batı Doğu, şu bu, saflaşıp
keskinleşen dikkatimi, bereketlenen zamanımı göbeğimi hoplatan ne ise olduğu
gibi ona veriyorum. Alacağımı aldıktan sonra da onu buharlaşıp uçmaya
bırakıyorum.
Kültürel minimalizm, yaşam heyecanı sanat-düşünce-bilim
ürünleriyle taze taze körüklenen biri yapıyor beni. Arşiv bilgisinin yerinde
açıldıkça açılan bol boşluk, bitek alan ile de dahasına iştahlandırıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder