Küçük ama derin bir mutluluk.
Flüt hocam en başta dilin nasıl kullanılacağını
anlatırken çekirdek çitler gibi demişti. Çekirdeği herkes gibi çitlemem.
Çitlediğim gibi kullanacak olsam dilim koca, hantal bir tıkaç olur, flütün ümüğüne
çökerdi. Denemedim bile. Onun yerine kendi kendime sesi nefesimle kontrol
etmeyi öğrendim. Pek tercih edilmemekle birlikte bunun da bir seçenek olduğunu
işittiğimde orada kaldım. Ama çalabildiğim şeyler nüanslandıkça seste sarkmalar
olmaya başlamıştı.
Derken geçende internette feyiz alınacak videolar
bakarken artikülasyon başlıklı biri dikkatimi çekti. Bir hanım tam da ders
konusuna uygun bir netlikle dilin nasıl kullanılacağını gösteriyordu.
Nefesle kontrol, soluk ver-kes’ler arasında zaman ve ses
belirginliğinden kaybettiriyor. Diğerindeyse kesintisiz hava akımı dil ile çok
daha kıvrak biçimde kapatılıp açılıyor.
Oturmuş alışkanlık değişir mi diye soru işaretiyle giriştim.
Dil-nefes ve parmaklar onca zamandır bunu beklermiş gibi koordine oluverdi.
Şaştım kaldım. Seslerin iyi düşürülmüş pilavda pirinç taneleri gibi tek tek
belirginleşmesiyle de flütü yeni baştan keşfeder oldum.
Vay canına!
Peki şu parçada? Ya bunda? Ya alto flütte?
Hepsinde saat gibi (biraz legatolar dışında) işliyor.
Ne saadet.
Artikülasyon bunca zamandır dilimin ucundaymış meğer.
Geç oldu ama hiç güç olmadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder