Şafak vakti kuduruyorlardı. Kapılara çarpa, paspasları
alt üst ede birbirlerini kovalıyor, kıstırıyor, on iki pati, üç kuyrukluk
yumaklar halinde yuvarlanıyorlardı. Aşağı indiğimi fark ettikleri an şimşek
gibi dağıldılar. Geride yerlere yuvarlanmış nesneler ile karıncaların üşüştüğü bir kemik parçası, eğitim için kullanıldığı belli, kafası
koparılmış bir karışlık yavru yılan ve ağustos böceğinden kalma kanatlar
bırakarak.
Bekleyin dedim verandayı süpürürken, size asıl ziyafet
birazdan başlayacak. Batı koyundaki kesim yerinden melemeler şimdiden
yükseliyordu.
Kurban ile bayram eden insanoğlunun kestiğinden elbet
size de düşer.
*
Arife günü bir maniye başladım.
Aksın kanlar, kutlansın bayramlar,
Kesilsin gırtlaklar, kabarsın coşkular
Deşilsin iç organlar, bahşiş toplasın
çocuklar
Doldurulsun bağırsaklar, sevindirilsin
yaşlılar
Zıvanadan çıkıyordu, bıraktım.
Son parti karıncayı bahçeye süpürür, ortalığı toplarken
kim bilir kaçıncı kez düşünüyordum.
Ne? Neden? Nasıl?
Kan dökmeyle bayram edilen bir kültür ile vahşet eğilimi
arasında bir bağ kurulabilir mi? Seyirlik hale getirilen öldürmenin kolektif
dışavurumunun kontrollü bir alanda ritüelle sınırlandırılması onu ehlileştirir
mi? Politik doğruluk, iğdiş edilmiş adlandırmalar çağında boğaz kesmeye boğaz
kesmek demek, insanın doğasında olanla yüzleşip “normale dönme” vesilesi midir?
Hayvana insan için oraya konmuş bir şey olarak bakmak ile onu bir can olarak
tanımak insanları nasıl karşı karşıya getiriyor? İnsan, gücünün yettiği her
şeyi kullanarak bu çağa gelmemiş mi? Ona her şey mubah derken sözü edilen de bu
güç değil mi? İtiraz neye? Savurganlığa mı? Öldürmenin aleni olmasına mı? Onu
vahşete vardıran hoyratlık ve özensizliğe mi? (Ama özen ve incelik başka hangi
alanlarda bizi tanımlayan özellikler ki?) Bundan tatmin duymanın meşrulaşmasına
mı?
Cevaplardan biri, neden çoğunluk kan dökülmesiyle bayram
ederken birer ikişer artıyor görünen bir azınlığın buna itiraz ettiği ise
kafamda giderek açıklığa kavuşuyor. Tepkilerimiz eninde sonunda gelip kendimize
neyi nasıl anlattığımıza dayanıyor.
Kurban bayramı bıçağın gırtlağına dayandığı hayvanı da
katledeniyle birlikte kutsayan kutlu bir vecibe, kanın harç edildiği toplumsal
bir kaynaşma mı?
Körü körüne bir itaat, anlamsız bir kıyım ve bununla
bayram etmenin dayanılmaz iticiliği mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder