21 Ağustos 2018 Salı

BAYRAM SABAHI


Şafak vakti kuduruyorlardı. Kapılara çarpa, paspasları alt üst ede birbirlerini kovalıyor, kıstırıyor, on iki pati, üç kuyrukluk yumaklar halinde yuvarlanıyorlardı. Aşağı indiğimi fark ettikleri an şimşek gibi dağıldılar. Geride yerlere yuvarlanmış nesneler ile karıncaların üşüştüğü bir kemik parçası, eğitim için kullanıldığı belli, kafası koparılmış bir karışlık yavru yılan ve ağustos böceğinden kalma kanatlar bırakarak.




Bekleyin dedim verandayı süpürürken, size asıl ziyafet birazdan başlayacak. Batı koyundaki kesim yerinden melemeler şimdiden yükseliyordu.

Kurban ile bayram eden insanoğlunun kestiğinden elbet size de düşer.

*
Arife günü bir maniye başladım.

Aksın kanlar, kutlansın bayramlar,

Kesilsin gırtlaklar, kabarsın coşkular

Deşilsin iç organlar, bahşiş toplasın çocuklar

Doldurulsun bağırsaklar, sevindirilsin yaşlılar

Zıvanadan çıkıyordu, bıraktım.

Son parti karıncayı bahçeye süpürür, ortalığı toplarken kim bilir kaçıncı kez düşünüyordum.

Ne? Neden? Nasıl?

Kan dökmeyle bayram edilen bir kültür ile vahşet eğilimi arasında bir bağ kurulabilir mi? Seyirlik hale getirilen öldürmenin kolektif dışavurumunun kontrollü bir alanda ritüelle sınırlandırılması onu ehlileştirir mi? Politik doğruluk, iğdiş edilmiş adlandırmalar çağında boğaz kesmeye boğaz kesmek demek, insanın doğasında olanla yüzleşip “normale dönme” vesilesi midir? Hayvana insan için oraya konmuş bir şey olarak bakmak ile onu bir can olarak tanımak insanları nasıl karşı karşıya getiriyor? İnsan, gücünün yettiği her şeyi kullanarak bu çağa gelmemiş mi? Ona her şey mubah derken sözü edilen de bu güç değil mi? İtiraz neye? Savurganlığa mı? Öldürmenin aleni olmasına mı? Onu vahşete vardıran hoyratlık ve özensizliğe mi? (Ama özen ve incelik başka hangi alanlarda bizi tanımlayan özellikler ki?) Bundan tatmin duymanın meşrulaşmasına mı?

Cevaplardan biri, neden çoğunluk kan dökülmesiyle bayram ederken birer ikişer artıyor görünen bir azınlığın buna itiraz ettiği ise kafamda giderek açıklığa kavuşuyor. Tepkilerimiz eninde sonunda gelip kendimize neyi nasıl anlattığımıza dayanıyor.

Kurban bayramı bıçağın gırtlağına dayandığı hayvanı da katledeniyle birlikte kutsayan kutlu bir vecibe, kanın harç edildiği toplumsal bir kaynaşma mı?

Körü körüne bir itaat, anlamsız bir kıyım ve bununla bayram etmenin dayanılmaz iticiliği mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder