Yakınlardaki bir kapışma, bir kez daha, bu sefer daha
etraflı ve zülfüyâra dokunur bir yüzleşmenin yolunu açtı. Aynı yerde duran ve
her basışta aynı şekilde patlayan psikolojik mayınlar(ım) ile yüz yüze geldim.
Pekişmiş tepkilerin adı psikolojide tetikleyiciler.
Tekrarlana tekrarlana o kadar otomatikleşiyorlar ki diz altı refleksinden
hiçbir farkları yok.
Sıkıştın, mayınına basıldı, tetikleyici aynı devreyi
harekete mi geçirdi?
Öfkeyle havalara sıçra.
Sigaraya-yiyeceğe- içkiye sarıl.
Arkanı dön, kepengi indir.
İpleri çekilmiş kukla gibi hep aynı yoldan kaç ya da
saldır.
Ama nereye kadar?
Son kapışmada diğeriyle aynı anda mayınlarımıza basıldı.
Patlama o kadar şiddetli, savurucuydu ki narkotik bir uykudan birden uyanmış
gibi oldum.
Neler ne zaman oluyor?
Bir kere büyük bir güç açığa çıkıyor. İçe ya da dışa
patlasın, müthiş bir güç. Anlamaya, onarmaya, çözmeye koşulabilir bir güç değil
ama. Asitli, koparıcı, bütünden uzaklaştıkça parçalayıcı, yıkıcı bir güç. O bu
haliyle şiddetlendikçe ben zayıflıyorum. (Olumlu güç ise sana karşı değil,
seninle birlikte yükselir.) Algım daralıyor daralıyor, kuvvetten hızla düşmenin
oyucu inkarı haline geliyorum.
Sonra gelsin hikayeler. Tutarlığı, bütünlüğü (yani düzeni
yeniden) sağlamanın kurguları, kılıfı. Bırak bunları. Ağlarından kurtul. Dur,
bak.
Neyle tetikleniyorsun?
Seni gerenler ne?
Strese girdiğinde hangi eski kaçış alışkanlıklarına
dönüyor ya da dışa patlıyorsun?
Patlamanın ardından dünya sana hep aynı düşmanca (en
azından karşıt veya uzak) hasım olarak görünüyor ama bu gördüğün aslında
sensin, daha doğrusu kemikleştirdiğin tepkin.
Görüşüm hiç bu kadar berrak olmamıştı. Demek artık
tepkilerimle özdeşleşmiyor, onlara dışarıdan bakabiliyor, yani savunma
zorlanımı hissetmeden yaklaşabiliyor, dokunabiliyorum.
Esaret insanın içindeki bu mayın tarlasında başlıyor
galiba.
O zaman özgürleşme de?
*
Son zamanlarda okuduklarımdan
bir yazı
bir de kitap
Bakış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder