Karmaşa eninde sonunda başlangıçtaki şiddetini kaybederek
şöyle ya da böyle kanıksanıyor, algısı durulur, hayat onunla sürdürülür hale
geliyor.
Yaşam-sürekli değişim-dengelenme
Akış zaten o yöne. Oluruna bırakmak da bir yol. Ama kırık
kemiği yanlış alçılamak gibi geride çolaklıklar da bırakabilecek bir yol.
Dümdüz bir kanıksama, kaçırılan bir sorgulama, çuvaldızı kendine batırma
fırsatı. Duyarsızlaşmak. Kaşarlanmak.
*
En beteri, aşırı çalkantıyla birlikte dikkati aşırı
dağıtma eğilimiydi. Haber ardına haberle ajitasyon had safhaya vardığında ateşi
söndürme isteğiyle FB’a geçip onun yamalı bohça içeriğinin sel sularına
kapılmak.
Bir süre sonra böyle olmuyor dedim. Kendini kışkırtıp
kışkırtıp ardından avuntuyu, dağıtıcılıkta bundan hiç farklı olmayan parçalı,
kesintili, anlık girdi bombardımanında aramak saçmalık.
Televizyon, gazete, interneti asgariye indirdim. Başı
koparılmış tavuk gibi koşmayı kestim. Kendimi ne hissediyorsam hissetmeye,
düşünceleri kafamda birbirini kovalamaya bıraktım.
Böyle çok daha iyi oldu. Ajitasyon dindi. Dört bir yana
dağılıp savrulmak yerine tek bir noktada, yaşadığımın farkındalığı ve
tesliminde bütünlenmeye başladım. Bilmezliğimin sınırlarını görmek gücümü
toplamamı sağladı.
Ne kadar az bildiğin gerçeğiyle yüz yüze gel. Onu
kurguladığın (ya da o kadarını bile yapmayıp hazır kurgulanmışını otorite,
rehber bildiklerinden ithal ettiğin) açıklamalar, çözümlemeler vs ile doldurma
yanılsamasından, sıkıntısını da dikkat dağıtıcılarla bastırmaktan uzak dur.
Kal, izle, yaşa.
Kanaatlerin, inançların, tercih ve tepkilerin oluşumuna
kendinde tanık ol. İnsanın ne kadar kafasında hapis yaşadığını, uç uca
getirdiği kıymeti kendinden menkul yargılar uğruna işi ölüp öldürmeye kadar
vardırırken tüm bunların jeneratörü zihninin nasıl işlediğinden ne kadar
bihaber kaldığını mikro ölçekte kendi kafanda seyret.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder